NİSANUR YILDIRIM & DİLAN KUTLU
(TBMM) - TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer ile AK Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş arasında "altın hesabı' tartışması yaşandı. Taşcıer, “2002'de en düşük asgari ücretle 7 çeyrek altın alınıyorken bugün sadece 3 çeyrek altın alınabiliyor” dedi. Güneş, Taşcıer’e “Dünyada altın üzerinden bir tane örnek ver. Altının onsu 300 dolardan 2 bin 600 dolara çıkmış” dedi. Taşcıer de Güneş’e “Onu da siz verin. ‘Bizi kıskanıyor’ dediğiniz Almanya 6 kat maaş veriyor sizden” diye tepki gösterdi. Taşcıer, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'a da kök maaşı 70 bin lira ve 12 bin 500 liranın altında olan emeklilerin sayısını sordu.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler devam ediyor.
CHP grubu adına söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, şunları söyledi:
"Bir ülkede adil bir toplum inşa edilip edilmediğinin en açık göstergesi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçeleridir. Emekçilerin, ücretlilerin, emeklilerin, işsizlerin ve dezavantajlı kesimlerin temel haklarının güvence altına alınıp alınmadığını; sosyal barışının sağlanıp sağlanmadığını, refahın tabana yayılıp yayılmadığını ve toplumsal dayanışmanın güçlendirilip, güçlendirilmediğini orta koyan temel metin, işte bugün görüştüğümüz bu bütçedir. Adil, eşit ve güvenli bir Türkiye hedefliyorsak, bu bütçe; tüm vatandaşların haklarına sahip çıkan, kapsamlı ve güçlendirilmiş bir yapıya sahip olmalıdır. Bu bütçe öyle bir bütçe mi? Elbette değil. Sayın Işıkhan geçtiğimiz yıl burada aynen şu cümleyi kullandı: ‘Daha adil bir dünyanın önünü tıkayan zorluk, son derece eşitsiz olan küresel gelir dağılımıdır’ Ne kadar doğru bir tespit. Altına imza atmayacak yoktur burada. Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde hangi noktada? Küresel adaletsizliği cesurca dile getirdiğiniz kadar, ülkemizde yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca ücretlinin, açlık sınırının altında nefes almaya çalışan emeklilerin, asgari ücretlilerin, güvencesizlerin hakkını da savunsanıza sayın Bakan. Eğer, gerçekten gelir dağılımındaki adaletsizlik sizleri kaygılandırıyorsa, öncelikle kendi ülkemizdeki kara tabloya bakalım. Küresel adaletsizliğin sebepleri çok ama Türkiye'deki gelir dağılımının sebebi tek. TÜİK bile kara tabloyu gizleyemiyor.
"2024’ü ‘Emekliler Yılı’ ilan edip, emeklileri yurt ranzalarında yatırmak, indirim kuyruklarında bekletmek sosyal devlet anlayışıyla bağdaşır mı"
Gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen Gini kat sayısı 2023 yılında 0,42’ye yükseldi. Bu oran, TÜİK tarafından 2006 yılından bu yana açıklanan en kötü gelir dağılımı verisi oldu. 2024’ün tümünde ülkeye egemen olan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, orta ve alt gelir grubunu daha da yoksullaştırdı. Hükümetinizin uyguladığı yanlış ekonomi politikaları, adil olmayan vergi düzenlemeleri ve sosyal adaletten uzak ücret politikaları, zengin ile fakir arasındaki uçurumu daha da derinleştirdi. Türkiye’de en yüksek gelir grubunun milli gelirden aldığı pay, en yoksul kesimin aldığı payın tam 14 buçuk katına çıktı. Buna bir sözünüz olacak mı? Milli hasıla yüzde 20’lik bir kesime giderken, ülkemizin yüzde 80’lik kesimi sadece bu yüzde 20’ye çalışıyor. Sizin daha adil ve gelir eşitliği dediğiniz düzen sanırım tam da bu. Biz bütçeye baktık ama inanın bu adaletsizliği ortadan kaldıracak tek bir adım görmedik. Gelir adaletsizliği demişken, Türkiye’de en büyük adaletsizlik emeklilere yapılıyor. Yıllarca çalışan, vergisini veren, emek sarf eden milyonlarca emeklinin içine itildiği sefalet düzenini dile getiren muhalefete, ‘Sırtınızda küfe yok ki’ demek, emekliyi devlete yük görmek ne vicdana, ne ahlaka, ne de hakkaniyete sığar. 2024’ü ‘Emekliler yılı’ ilan edip, emeklileri yurt ranzalarında yatırmak, indirim kuyruklarında bekletmek sosyal devlet anlayışıyla bağdaşır mı?
"Kaç kişi 12 bin 500 liranın altında, kaç kişi asgari ücretin altında, kaç kişi asgari ücretin iki katı altında emekli aylığı alıyor"
‘Biz emekliler geçinemediği için ek iş yapmak zorunda kalıyor’ diyoruz, siz de emeklilerin çoğunun 12 bin 500 TL almadığını, 70-80 bin TL alan emeklilerin olduğunu söylüyorsunuz. O zaman gelin bu tartışmayı bitirelim. Türkiye’de kök maaşı 70 bin liranın üzerinde olan emekliler kimler? Kaç kişiler, lütfen açıklayın. 5510 sayılı kanunun ek 19’uncu maddesi ve ek ödemeler hariç en düşük emekli aylığının kaç lira olduğunu ve kaç kişinin bu aylığı aldığını da açıklayın. Kaç kişi 12 bin 500 liranın altında, kaç kişi asgari ücretin altında, kaç kişi asgari ücretin iki katı altında emekli aylığı alıyor? Bunların toplam emekliler içindeki oranını da ayrı ayrı söyler misiniz? SGK neden sormuş olduğumuz bu sorulara cevap vermiyor? Sizler neden emekli aylıklarını, aylık aralıklarına göre açıklamıyorsunuz? Neyi gizliyorsunuz? Hepsini geçtik, emekli aylıkları arasında ciddi bir adaletsizlik oluştu. Yeni bir intibak yasası düşünüyor musunuz? TÜİK’in enflasyonla oynamasının sonucu olarak emeklinin sofrasından 166 ekmek, 17 kilo tavuk eti, 4 kilo kıyma, 126 litre süt çaldınız.
"60 yaş üstü işsiz kişi sayısı son 10 senede 17 binden 36 bine çıkmış"
Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde, ‘Vatandaşlarımızdan talebimizdir. Cumhurbaşkanımız hala nasıl hala özveri ile çalışıyorsa emekli olan vatandaşlarımızın da sistemde kalıp çalışmalarını rica ediyorum’ dediniz. İŞKUR kayıtlarını hiç inceliyor musunuz? 60 yaş üstü işsiz kişi sayısı son 10 senede 17 binden 36 bine çıkmış. Yüzde 105’lik bir artış yaşanmış. Sizin bir çağrı yapmanıza gerek yok. Emekliler zaten İŞKUR kuyruğunda ancak iş yok. Daha geçen gün inşaat gece bekçisi olarak çalışan 78 yaşında bir yurttaşımız düşerek hayatını kaybetti. 2013-2023 yılları arasında Türkiye’de bir başka iktidar mı vardı? Yurttaşlarımız evde oturmaktan sıkıldıkları için mi iş arıyorlar biz bunun cevabını merak ediyoruz. Sayın Bakan, milyonlarca emekliyi iddialarınızla zan altında bırakmak yerine, gelin ortalama emeklik yaşını, ortalama işçi, Bağkur ve memur emekli aylıklarını açıklayın. 2024 yılının ikinci yarısında yani şu anda emekli olacaklarla, 2025 ve daha sonrasında emekli olacaklar arasında yaklaşık yüzde 30 fark olacak. Hak kaybı yaşanacak. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mı? Konuyla ilgili bir yasa teklifim var, gelin birlikte bu konuyu çözelim.
"Erdoğan bir sabah uyandı, Newton’un yer çekimini keşfettiği gibi SGK’nın mali yapısının sürdürülebilirliğinin bozulduğunu fark etti"
Bir diğer önemli konu da SGK’nın yapısı. Aylardır SGK’nın belediye borçları yüzünden işleyemez hale geldiğini ileri sürüyorsunuz. Emeklilere reva gördüğünüz sefalet aylıklarının düşük olmasını, SGK’nın toplam gelirleri içerisinde sadece yüzde 3’lük paya sahip olan belediye prim borçlarına bağlıyorsunuz. Sayın Bakan, Sayıştay’ın SGK ile ilgili raporlarını incelediniz mi? Orada SGK’ya dair onlarca yanlışın, usulsüzlüğün veriler ile ortaya konulduğunu gördünüz mü? İcraya çıkmış tahsil edilecek alacaklara baktınız mı? Ama sizin için varsa yoksa CHP ve muhalefet belediyelerinin vergi ve prim borçları konu. Gerçekliği örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Sizi de anlıyoruz, bir hezimet yaşadınız. ‘Prim gelirlerinin emekli aylıklarını ve sağlık giderlerini karşılama oranı 2002’de yüzde 60,9 iken 2023 yıl sonunda yüzde 74,6’ diyen sizsiniz. ‘2002 yılında SGK açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 2,2 seviyesindeyken 2023 yıl sonunda yüzde 0,44 seviyesine geriledi’ diyen sizsiniz. ‘2002 yılında gelirlerin giderleri karşılama oranı yüzde 71,5 iken 2023 yılı sonunda yüzde 95 olarak gerçekleşti’ diyen sizsiniz. Bütçenizi alkışlarla onayladınız. Aradan 4 ay geçti. Türkiye haritası kırmızıya boyandı. Yerel iktidar el değiştirdi. Ne olduysa Erdoğan bir sabah uyandı, hesaplara kitaplara bir baktı ve Newton’un yer çekimini keşfettiği gibi SGK’nın mali yapısının sürdürülebilirliğinin bozulduğunu fark etti.
"Tek gündeminiz CHP’li belediyeler"
Koskoca Cumhurbaşkanı’nın yalan söyleyecek hali yok. Siz de 4 ayda SGK’nın mali yapısının nasıl bozulmak zorunda olduğunu savunmak kaldınız. O günden beri gittiğiniz her yerde bunu anlatıyorsunuz. Yoksullukmuş, iş kazalarıymış, MESEM cinayetleriymiş, işsizlikmiş, asgari ücretmiş, hepsini unuttunuz. Tek gündeminiz CHP’li belediyeler. Emeklilerin düşük maaş almasına neden olarak belediyelerin SGK borçlarını ileri sürdünüz. Türkiye’deki ayrımsız tüm belediyelerin prim borçlarını alt alta koyup toplasanız, tüm SGK gelirlerinin yalnızca yüzde 3’üne denk geliyor. Oysa asıl sorun, yıllardır uygulanan düşük ücret politikaları, bütçeden sosyal güvenlik sistemine yeterince destek aktarılamaması ve sermayeye sağlanan muazzam teşvikleriniz. Eğer gerçekten adalet arıyorsanız öncelikle Türkiye’de vergi adaletsizliğini düzeltin. Asgari ücretliler üzerindeki vergi yükünü kaldırın. İşçiler ve emekliler için yetersiz kalan sosyal güvenlik desteklerini gündeminize alın.
"Asgari ücret, adeta bir sefalet belgesi haline geldi"
Çalışanları, emeklileri ve işsizleri daha da yoksullaştıran ekonomi politikalarını sorgulayın. Ancak o zaman ‘daha adil bir dünya’ söyleminiz samimi olabilir. ‘Vatandaşımızın refahını koruyup, geçici değil kalıcı refah çözümlerini üretmekten yanayız’ dediniz. Asgari ücret yılbaşından bu yana 200 dolar eridi. Memur ve emeklilere yapılan zammın 3’te 1’i çoktan buhar oldu gitti. Ülkenin dört bir yanında geçim sıkıntısı iyice derinleşirken her gün ekranlara çıkıp ‘tasarruf’ diyorsunuz. Vatandaş kemer sıkmaya, siz de vatandaşın cebine göz dikmeye devam ediyorsunuz. Önümüzdeki ay asgari ücret görüşmeleri olacak, öyle bir politika izlediniz ki bugün asgari ücret art ortalama ücret oldu. Yapacağınız zam, enflasyondan büyümeye kritik değerleri etkiliyor. Asgari ücreti geçtik, yoksulluğu kalıcı olarak açlık sınırının altında bırakacak şekilde ücret politikası izliyorsunuz, milyonlarca çalışan için bir geçim ücreti değil, adeta bir sefalet belgesi hâline geldi. Bugün, açlık sınırının 22 bin lira olarak belirlemişken asgari ücretin hâlâ açlık seviyesinin altında kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Taşcıer ile Güneş arasında ‘altın’ tartışması
Taşcıer ile AK Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş arasında ‘altın hesabı’ üzerinden tartışma çıktı. Taşcıer, “Sunumunuzda 2022'de 184 TL olan asgari ücretin reel olarak yüzde 254 arttığını söylediniz, alım gücünden niye bahsetmiyorsunuz? 2002'de en düşük asgari ücretle 7 çeyrek altın alınıyorken bugün sadece 3 çeyrek altın alınabiliyor” diye konuştu. Güneş, Taşcıer’e; “Dünyada altın üzerinden bir tane örnek ver. Altının onsu 300 dolardan 2 bin 600 dolara çıkmış” dedi. Taşcıer, Güneş’e; “Onu da siz verin. ‘Bizi kıskanıyor’ dediğiniz Almanya 6 kat maaş veriyor sizden. Sözü kesmeyin. İsmail Bey, emekli aylıklarıyla ilgili başka örnekler de verdim. Et, süt örneğini verdim ona niye sesiniz çıkmıyor? Verecek cevabınız varsa, sıranız geldiğinde dünyadaki örnekleriyle cevap verirsiniz bu kadar basit" diye tepki gösterdi.
Taşcıer, sözlerine şöyle devam etti:
"Prim gelirlerine ihtiyacı olduğu hâlde 2024'te asgari ücrete neden ara zam yapmadınız"
"Sayın Bakan, Bakanlığınızın temel görev ve sorumluluğu halkın alım gücünü artırmak olmalı. Eğer öyle değilse temmuzda hangi ekonomik verilere göre ‘Asgari ücrete ara zam gündemimizde yok’ dediniz. Ocaktan bugüne kadar asgari ücrete ara zam yapılmaması nedeniyle emekçinin yaşadığı reel kayıp ne kadardır? Asgari ücrete zam demek, aynı zamanda prim gelirlerinin de artması demek. Madem Sosyal Güvenlik Kurumu sıkıntıda, madem belediyelerin borcu sizi zorluyor. Prim gelirlerine ihtiyacı olduğu hâlde 2024'te asgari ücrete neden ara zam yapmadınız? SGK'nin prim gelirini artırmaktan neden imtina ettiniz? Bütçeye bir yük olmadığı hâlde asgari ücreti neden bir yükmüş gibi sunuyorsunuz? Bütçeden Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan transferlerin bütçe harcamaları içindeki payı artıyor mu, azalıyor mu? Merkez Bankası enflasyon tahminini yüzde 44 olarak güncellemişken orta vadeli hedeflenen enflasyona göre asgari ücrete zam yapılması Çalışma Bakanı olarak sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
"'Biz işsiz değilsek neyiz?" diye soran milyonlar yarattınız"
Katıldığınız her programda asgari ücreti belirleme kriterlerinden birinin de istihdam politikası olduğunu ifade ediyorsunuz. Geçtiğimiz yıl kabul edilen bütçeyle "İstihdam ve iş gücüne katılım oranı artacak, kadınlara ve gençlere yönelik istihdam tedbirleri alınacak" demiştiniz. İşsizlik büyüdü ama istihdam bir türlü büyümedi Sayın Bakan. Şeytanın bile aklına gelmeyen hinlikler TÜİK'in aklına geldi. İş aramaktan vazgeçmiş, umudu kalmamış milyonlarca kişiye ‘İşsiz değilsiniz’ diyen TÜİK işsizliği yüzde 10'un altına indiriverdi. Böylece, Eylül 2022'den bu yana dar tanımlı işsizliği yüzde 10.1'den 8,6'ya düşürerek bir başarı hikayesi yazdınız. Çıkıp "Orta Vadeli Programla uyumlu şekilde istihdamda olumlu görünüm devam ediyor’ diyorsunuz. Doğru mu? Değil. Siz dar alanda kısa paslaşmalarla işsizliği düşürmüş gibi yapa durun, geniş tanımlı işsizlik sayısı 2,7 milyon kişi artarak 10,3 milyona yükseldi. "Biz işsiz değilsek neyiz" diye soran milyonlar yarattınız.
"MESEM uğruna inşaatlarda ölen çocukların anne-babalarına söyleyecek cesaretiniz var mı"
İşsizliği ve ekonomik buhranı dar tanımlı oranlarla örtbas etmeye çalışarak gerçeği sakladığınızı düşünüyorsunuz. Geniş tanımlı işsizliğin çığ gibi büyüdüğü, mutfaklarda tencerenin kaynamakta zorlandığı bir günde işçi sağlığı ve iş güvenliği de her geçen gün soyut bir kavram hâline geliyor. Her fırsatta sosyoekonomik kalkınmanın "Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla inşa edileceğini iddia ediyorsunuz. Bu iddianızı İliç'te liç altında can verenlerin ailelerine, maden ocaklarında göçük altında kalan emekçilerin evlatlarına, MESEM uğruna inşaatlarda hiçbir güvenlik önlemi olmaksızın çalıştırılan, ölen çocukların anne-babalarına söyleyecek cesaretiniz var mı?
"Soma'dan sonra 44 Soma faciası daha yaşandı"
Görünen o ki o güçlü Türkiye'yi emekçilerinin canını hiçe sayarak inşa ediyorsunuz. Türkiye'nin en büyük iş cinayeti Soma'nın üzerinden on yıl geçti. Bu sürede SGK verilerine göre Türkiye'de 13 bin 74 iş cinayeti yaşandı. Yani Soma'dan sonra 44 Soma faciası daha yaşandı. Tek bir üst düzey kamu görevlisi ceza almadı, aksine ödüllendirdiniz. 2013'ten bugüne iş kazaları yüzde 256, bu kazalarda ölen kişi sayısı yüzde 45 oranında arttı. Rakamlar açık, iş kazaları artmış, işçi ölümleri artmış, bu korkunç artışın sorumlusu kim Sayın Bakan? Rakamlar net bir şekilde ifade ediyor ki Türkiye'de işçi sağlığı ve güvenliği politikaları çökmüştür. Bir utanç da Cenevre'de yaşandı. ILO 112'nci Çalışma Konferansı'nda Türkiye, çalışma yaşamının en kötü olduğu ülkeleri gösteren kara listede yer aldı. Bizimle birlikte aynı listede Kamboçya ve Uganda da var. Bu tablo gösteriyor ki işi değil, işçi sağlığı ve iş güvenliğini öncelemiyorsunuz, bu konuda da somut adımlar atmıyorsunuz.
"Denetimleriniz bu kadar etkinse bu çete günlük 8 bin lira için bu yenidoğanları nasıl kurban etti"
Bugüne kadar uyuşturucu çeteleri gördük, haraç çeteleri gördük, otopark çeteleri gördük ama ilk defa yenidoğan çetesi gördük. Bu, kokuşmuş düzeni tüm kötülükleriyle bizlere gösteren bir düzendir. SGK'yi dolandırarak devletten haksız kazanç elde etmeyi geçim kapısı yapanların bu durumunu gördük. Sayıştay raporları özel sağlık kuruluşlarının SGK'yi nasıl dolandırdığını kalem kalem yazmış. 2012 tarihli Sayıştay raporu diyor ki: "Özel hastaneler yatak sayısından fazla yoğun bakım bildirimi yapıyor, bunu önleyin" Sayın Bakan, etkin denetimden bahsediyorsunuz, denetimleriniz bu kadar etkinse bu çete günlük 8 bin lira için bu yenidoğanları nasıl kurban etti? Bu çetenin uzantısı var mıdır Sosyal Güvenlik Kurumu içerisinde? İç soruşturma yaptınız mı, yoksa konuyu kapatıp unutturmaya mı çalışıyorsunuz?
Taşeron işçilerin kadro meselesi kabuk bağlamayan bir yara olarak gündemde duruyor. 2018 seçimi öncesinde sömürü çarkının en alt basamaklarında taşeron olarak çalıştırılan on binlerce emekçiye müjde olarak sunduğunuz kadro girişimi uygulamada yeni adaletsizliklere yol açtı. 100 bine yakın taşeron emekçisi kadro hakkından yararlanamadığı için mağdur oldu. Bu konuda bir çalışmanız var mı? Yüzde 70 ihale şartından dolayı kapsam dışı kalan taşeronlar ve yerel yönetimler bünyesinde kurulan belediye şirketlerinde çalışan taşeronların kadrosu var mı? Kademeli emeklilikle mağdur ettiğiniz emeklilikte adalet arayanlara dair bir çalışmanız var mı? Özensiz yasalar sonucu bir ayla emekli olamayanlar arasındaki adaletsizlik, on yedi yılla ilgili var mı? Yine, staj ve çıraklık mağdurlarına yönelik bir çalışmanız var mı? Ev emekçisi kadınlar, ev işçileri, gündelik çalışanlar, yevmiyeli çalışanlar, mevsimlik işçiler, atanamayan öğretmenler; bu, bir çırpıda sayabildiklerim.
"İstihdamda yer alan 60 yaş üstü her 10 kişiden 7'si güvencesiz"
2023'te meydan meydan gezerek memur emeklilerine seyyanen zam müjdesi vermiştiniz; seçim bitti, müjde bitti. Bu zam yapılacak mı, yapılmayacak mı? TÜİK verilerine göre istihdam edilen kişi sayısı 32 milyon kişi. İstihdamda yer alan her 3 kişiden 1'i sosyal güvenlik sistemine kayıtlı değil yani güvencesiz çalışıyorlar. Bugün Türkiye'de geçinemediği için çalışmaya devam eden ve istihdamda yer alan 60 yaş üstü yurttaşımızın sayısı 2 milyon 212 bin. Bu kişilerin 1 milyon 539 bini kayıt dışı çalışıyor. Bir başka ifadeyle, istihdamda yer alan 60 yaş üstü her 10 kişiden 7'si güvencesiz; bu konuda ne düşünüyorsunuz?
"İşsizliği cep harçlığı yöntemiyle mi yenmeyi düşünüyorsunuz"
Dünyada çocuk emeğini yasallaştıran tek Bakanlık Türkiye'de, adı da "Milli Eğitim Bakanlığı'. Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki Eğitim Merkezleri aracılığıyla çocuk emeğini meşrulaştırıyor, Türkiye'de 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması kesinlikle yasakken çocuklar iş kazalarında hayatını kaybediyor; bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Yeni nesil iş gücü programlarının uygulanacağını açıkladınız, buna dair de bir reform sundunuz, şapkadan tavşan çıkardınız. Okullarda İş Gücü Uyum Programı kapsamında görevlendirilecek temizlik personeli bu anlayışın bir örneği. Müjde olarak duyurduğunuz bu proje aslında çalışma hayatında güvencesizliğin meşrulaştırıldığının çok somut bir örneği. İşsizliği cep harçlığı yöntemiyle mi yenmeyi düşünüyorsunuz? Son günlerde geçici koruma altındaki Suriyelilerin Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınacağı konuşuluyor; böyle bir çalışma var mı? Varsa koruma altında olanların GSS priminin yüzde kaçını devlet ödeyecek ve Resmî Gazete'de bir genelge yayınlandı ve ülkemizde olan yabancı uyrukluların çalışma izni muafiyeti altı aydan üç yıla çıkarıldı. Bunun ülkemizde nasıl bir çalışma adaletsizliğine yol açacağını düşünüyorsunuz?”
Anka Haber Ajansı