HABER: GÜLARA SUBAŞI / KAMERA: ÜNAL AYDIN
(HATAY) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Hatay’ın Defne ilçesindeki halk buluşmasında, “Bir yerel seçim süreci geçirdik. O gece bir büyük başarı ama içimizde bir büyük yara oldu. O da Hatay Büyükşehir Belediyesi’ydi. Biz o süreçte hata yapmamak için elimizden geleni yapmamıza rağmen, bütün iyi niyete rağmen maalesef hatalarımız oldu, eksiklerimiz oldu, ders almamız gereken süreçler oldu... Hatay’ı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Benim şahsi meselem’ dediği Hatay’ı, böyle bir acının üstüne her ne kadar tehditler görse, dediler ki ‘Ankara ile burası bir olmazsa hizmet gelmez’ dediler. Yaptıkları ayrımcılığı açık açık tehdide döktüler. Ama bütün mazeretleri, bütün bahaneleri bir yana bırakarak Hatay’ı kazanmadığımız için bütün samimiyetimle Hatay’daki bütün güzel insanlardan özür diliyorum, affedin bizi” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Osmaniye ve Hatay’ı ziyaret etti. Özel, Osmaniye’deki ziyaretlerinin ardından Hatay’ın Defne ilçesinde halk buluşması yaptı. Özel’e burada MYK üyeleri, milletvekilleri ve ilçe belediye başkanları eşlik etti.
Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Büyük acıdan 20 ay sonra Hatay’da, sizlerle birlikte bir kez daha göz gözeyiz, el eleyiz, omuz omuzayız. Acılarımız, sorunlarımız, ayağa kaldırılacak bir kentimiz ve hep birlikte baş etmemiz ve başarmamız gereken bir mücadelemiz var.
Bir yerel seçim süreci geçirdik. Yerel seçimin akşamında Türkiye’de büyük bir başarı, 47 yıl sonra CHP’nin birinci parti olmasını, Türkiye nüfusunun yüzde 65’ine hizmet etmeyi, ekonominin yüzde 78’ini, turizm kentlerinin yüzde 92’sini yönetme yetkisini aldık. O gece bir büyük başarı ama içimizde bir büyük yara oldu. O da Hatay Büyükşehir Belediyesi’ydi. Biz o süreçte hata yapmamak için elimizden geleni yapmamıza rağmen, bütün iyi niyete rağmen maalesef hatalarımız oldu, eksiklerimiz oldu, ders almamız gereken süreçler oldu. Çok kötü niyetli saldırılar, çok haksızlıklar gördük ama hepsini bir tarafa bırakıyorum ve diyorum ki Hatay’ı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Benim şahsi meselem’ dediği Hatay’ı, böyle bir acının üstüne her ne kadar tehditler görse, dediler ki ‘Ankara ile burası bir olmazsa hizmet gelmez’ dediler. Yaptıkları ayrımcılığı açık açık tehdide döktüler. Ama bütün mazeretleri, bütün bahaneleri bir yana bırakarak Hatay’ı kazanmadığımız için bütün samimiyetimle Hatay’daki bütün güzel insanlardan özür diliyorum, affedin bizi.
“Hatay’ı bir dakika yalnız bırakmadan mücadeleyi sürdüreceğiz”
O günden bugüne Hatay’da, bir daha Hatay’ı kaybetmemek için, bir daha Hatay’ı tehdide, şantaja terk etmemek için, bir daha bu kenti bir başına, çaresiz bırakmamak için, yeniden kazanmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Gölge kabinemizin bakanları, Hatayımızın milletvekilleriyle birlikte çok sayıda arkadaşımız, milletvekilimiz ekipler halinde, gruplar halinde geldiler gittiler, raporlarını hazırladılar. Yarın CHP’nin resmi MYK toplantısını Hatay’da yapacağız ve ardından bundan sonra Hatay’da hem ben hem milletvekillerim, yöneticilerim Hatay’ı bir dakika boş bırakmadan, yalnız bırakmadan mücadeleyi sürdüreceğiz. Hatay’ı seviyoruz, Hatay’ı kucaklayacağız, Hatay’la birlikte olacağız. Artık ayrı ayrı yerlerde durmanın, mücadeleyi ayrı ayrı sürdürmenin sonuç vermediği günlerdeyiz. Birlik istiyoruz, beraberlik istiyoruz, hep birlikte bir büyük mücadeleyle Hatay‘da CHP’yi birinci parti yapmak istiyoruz.
“Hatay’ın yüzde 96’sı çadırda”
6 Şubat günü, akşam depremde çok büyük kayıplar yaşadık ama kayıpların en büyüğünü, yıkımların en büyüğünü yaşadığımız kentlerden bir tanesi ve maalesef en çok ihmal edileni Hatay oldu. Önce gelmediler, duymadılar, ermediler, elimizden tutmadılar. Maalesef çok gecikmeli başlayan arama-kurtarma çalışmalarında hep Hatay’ı bir adım, iki adım, üç adım geride bıraktılar. Devamında Hatay’ın diğer şehirlerle birlikte ayağa kaldırılacağını söyleyip, ‘Bir yıl içinde herkes evine geçecek’ deyip, 10 şehri ve Hatay’ı kandırıp oyları aldılar ama bırakın bir yılı 20 ayın sonunda -neredeyse iki yıl oluyor- Hatay’a söz verdikleri 254 bin konutun sadece 11 bin 366’sını verdiler. Oran yüzde 4. Yüzde 96 çadırda, konteynırda ya da gurbette. Evinde değil, evin dışında, evinden uzakta. Bir de ‘Ayrımcılık yapmıyoruz’ diyorlar. Bir de ‘Bunun siyasetini yapmayın’ diyorlar ama bırakın deprem konutunun siyasetini, caminin bile siyasetini yapıyorlar.
“Ulu Camii’nin ihalesini yapmışlar, müteahhide vermişler ancak çivi çakmamışlar”
Malum depremde evlerimiz, iş yerlerimiz yıkılırken ibadethaneler de yıkıldı, zarar gördü. ‘Tüm dinlerin ibadethanelerine devlet sahip çıkmalı’ dedik. 7 Şubat günü ilgili bakanlığı, hükümeti, AFAD’ı uyardık. ‘Koruyun buraları. Hatay başka yerlere benzemez. Bir mozaiği kaybolsa milyarlarla geri gelmez’ dedik. Ve süreci yakından takip ettik. Bu sırada önemli dayanışma adımları atıldı. Örneğin Hatay’ın Ulu Camisini, Bursa Büyükşehir Belediyesi ‘Ulu Cami‘yi biz yaparız’ dediler. Vallahi gayet memnun olduk, ‘Hayır’ demedik, ‘Yapın’ dedik. Sonra seçim oldu ve milletin takdiriyle Bursa’yı biz kazandık. Mustafa Bozbey geldiğinde, Ulu Cami projesini gördü, inceledi. 2023 Eylül ayında bunun ihalesini yapmışlar, bir müteahhite vermişler ancak çivi çakmamışlar, başkanıma gelene kadar. Başkanım inceledi ve ardından bugüne kadar geçen süreyle ilgili çalışmayı yaptı. Sorun şu ki burada, ‘Efendim Ak Parti’de iken Ulu Cami yapılıyordu, CHP’de iken yapılmıyor’ diyenlere inat ortaya koydu ki biz her şeyi yapmışız, müteahhite bir lira borcumuz yok ancak bilim kurulu projeyi imzalamamış. Önce sözünü verdiler, sonra inkar ettiler ama bugün bütün belgelerle ortaya çıktı. Ulu Cami örneğinde ve Hatay’a verdiğimiz tüm sözlerde açıkça söylüyoruz ki sözü Hatay’a kim verirse versin, söz bizimdir, yerine getirilecektir.”
Bozbey: “Ulu Camii’yi Haziran 2026’da bitireceğiz”
Özel, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey’e Ulu Camii’nin ne zaman hazır olacağını sordu, Bozey ise “Sevgili Genel Başkanım sizin de direktiflerinizle biz Ulu Cami‘yi 2026’nın Haziranında bitirip inşallah hep beraber orada cuma namazı kılınacak hale getireceğiz. Bu da Hatay halkına sözümüz olsun.”
Özel: “Hangi dinin hangi mezhebin ibadethanesi olursa olsun hepsi başımızın üzeridir”
Özel, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bundan bile siyaset çıkarmaya çalışan ahlaksızlar var, onlara da şunu diyorum: ‘İbadethane olsun, cami olsun, hangi dinin hangi mezhebin ibadethanesi olursa olsun hepsi başımızın üzeridir, hepsinin emrine amadeyiz.
“Hataylı‘nın hakkını yiyenin ömrüm boyunca iki elim yakasında olacak”
Burada bir rezerv alan rezaleti yaşandı. Burası biliyor ama Türkiye duysun. 21 Kasım 2023, bir genelge yayınladılar ve dediler ki ‘Az ve orta hasarlı evleri belediyeden güçlendirme izni alarak güçlendirip içine geçebilirsiniz.’ İnsanlar bu izinleri aldılar, gittiler evlerine kredi çekerek, borç alarak güçlendirme yaptılar. Yağmalanan kapılarını taktılar, boyalarını yaptılar, tam eve geçecekler, ‘Eyvah, biz senin evi rezerv alan ilan ettik, yıkacağız.’ ‘Ev sağlam.’ ‘Olsun, burası rezerv alan.’ Bu depremzedeler için yeni bir yıkım oldu. Bu yıkıma biz itiraz ettik, milletvekillerimiz itiraz ettiler, Antakya ve Defne‘de 207 hektarlık alan rezerv alan ilan edildi, 50 bin kişi mülksüzleştirildi. Başvuruyu Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptık, sonuç almayı bekliyoruz. Rezerve alanda bir doğru yok, rezerv alan ahlak ister, rezerv alan teknik bilgi ister, liyakat ister ama özünde ahlak ister. Öyle örnekler yazıldı, öyle örnekler duydum, öyle örnekler anlatılıyor ki ‘Benim’ diyen üçkağıtçının yapmayacağı işler. Yıllarca satılmamış, evlada bırakılmış yerleri sırf değeri çok diye rezerv alan ilan eden bir takım yamyamlar. Buradan hepsine diyoruz ki ‘Hakkaniyetle, tekniğin gereği rezerv alana karar verene, imza atana bir şey demeyiz. Ama Hataylı‘nın hakkını yiyenin ömrüm boyunca iki elim yakasında olacak, hesap soracağım.’ Nasıl Soma davası bir daha açılacak, gerçek suçlular ceza alacak, madencinin anası ‘Oh yüreğim soğudu’ diyecekse; iktidara geleceğiz, rezerv alan ilan edilen her metrekareyi inceleyeceğiz, haksızlık, yağma, üçkağıt yapan kim varsa o yediği lokmayı kursağından çıkarıp alacağım, hak sahibine vereceğim. Söz veriyorum.
“Hatay’ın bu çektiği çileyi Hatay’a reva görenlere yazıklar olsun”
Hatay’da 210 okul yıkıldı. Diyorlar ki, ‘106 yeni okul yaptık, hizmete açtık.’ İnansan inanılacak rakam. Ama milletvekillerim dedi ki, ‘Yok öyle bir şey.’ Gidildi, bakıldı, gerçekte yapılan 18 okul var koca Hatay’da. Gerisi konteynırlarda ders veriliyor. Bu da yetmez öğrencinin yüzde 95’i akşam da konteynerde. İnternet kesik, elektrik ikide bir gidiyor geliyor, klimalar kaldırmıyor, yazın perişan oldular, kışın donacaklar. Ve Hatay’ın bu çektiği çileyi Hatay’a reva görenlere yazıklar olsun. Ağır travmalardan geçen öğrencilerimize rehber öğretmen yok, depremden öncekinin üçte biri kadar hemşireyle çalışılıyor, sağlık personeli yok. Çalışanların canı çıkıyor ama yine yetişemiyor, vatandaş mağdur oluyor. Ayrıca yıkılan ve yapılmayan aile sağlığı merkezi (ASM) sayısı 56. Antakya’da göğüs cerrahı yok, kalp damar hastalıkları uzmanı yok. Antakya’yı, Defne’yi, Hatay’ı kaderine terk edenlere yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun.
“Deprem davalarını sonuna kadar takip edeceğiz”
Ayrıca deprem davalarını da çok yakından izliyorum, ilgileniyorum. Her salı günü, en az iki apartmanın mağdurlarını grupta ağırladım, ağırlıyorum. Kimi dava olumluya seyretti, kiminde haksızlıklar devam etti. Ancak deprem davalarında sorumlu kamu personelinin yargılanması için gerekli izinleri vermiyorlar, sorumlu personeli ödüllendiriyorlar. Burada imzası olup yargılanması gereken adamı İstanbul’a Şehircilik Müdürlüğüne yolluyorlar, arkalarında kapı gibi duruyorlar. Sanki suçlu değil de kahramanmış gibi onları koruyorlar. Firarilerin yakalanması için kırmızı bülten çıkarmıyorlar, ‘Masrafı fazla’ diyorlar. Tutuksuz yargılanan sorumluların tutuklanması taleplerini ısrarla reddediyorlar, cezanın geleceğini anlayan firar edip yurtdışına kaçıyor. O yüzden insanlar sürekli adaletsizliğe isyan ediyorlar. Adli süreçlerin hızlandırılması, evraklar ve bilirkişi raporlarındaki eksikliklerin bir an önce tamamlanması gerekiyor. Bunu bekliyoruz, takip ediyoruz. Hatay’daki tek tek, apartman apartman davaları milletvekillerimiz, hukukçularımız izliyorlar ve bu mücadeleyi birinci kademede, istinafta, Yargıtay’da gerekirse AYM’de, gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) sonuna kadar takip edeceğiz, söz veriyoruz.
“Bundan sonraki cumhurbaşkanında, köylüler yeniden milletin efendisi olacak”
Amik Ovası’ndayız. Amik Ovası, dünyanın en verimli ovalarından birisi. 15 çeşit ürün yetişiyor, bu sene bir tanesi para etmedi. Özellikle Amik Ovası’nda yetişen pamukta bu sene büyük hayal kırıklığı var. 25 liraya maliyeti olan pamuğu, 18 liraya alanlara, geçen seneki fiyatın altında fiyata alanlara... Mazot üç katına çıkmış, işçilik üç katına çıkmış, her türlü ilaç gübre üç katına çıkmış, araç gereç ateş pahası, almak mümkün değil, ödünç kullanıyor millet, her şey artmış ama bir şey artmamış, ürüne verilen fiyat. 18 liraya düşmüş ve kapıda bankalar, tefeci gibi bekliyor. Sattın sattın, satmadın eve, traktöre haciz geliyor. Bu hale düşürdüler. 15 kalem ürün var, 15’inde de zararına satış yaptırıyorlar. Zengini zengin ediyorlar, yoksulun tepesine biniyorlar. Bu ülkenin son Cumhurbaşkanı buralarda, köylüye, isyan eden çiftçiye, ‘Al ananı da git’ dedi. Bundan sonraki bunun gibi olmayacak, ilk Cumhurbaşkanı gibi olacak, köylüler yeniden milletin efendisi olacak.
“Bu ülkede 6 buçuk milyon Arap olan ama bu memleketin has evladı olan vatandaşım yaşıyor”
Türkiye’nin en büyük sıkıntısı sığınmacı sıkıntısı. Burada hassas bir durum var. Türkiye’de birileri göçmenlere, geçici korumada olanlara, onların yarattığı sıkıntılara itiraz ederken, ‘Benim evladım işsiz, sen ucuza onu çalıştırıyorsun’ derken, ‘Ben yoksulum, ilaca katılım payı ödüyorum, onlar ödemiyor’ derken, ‘Benim çocuğum okula aç gidiyor, bunlara aylık bağlanıyor’ derken çok haklı bir serzenişi söylüyorlar. Ancak bazıları dili öyle yanlış bir yerden kurup ‘Araplar’ deyip Araplara, Arapçaya nefret kusup buradaki insanlarımızın önemli bir kısmını çok üzüyorlar. Bu ülkede, Hatay’da, Mardin’de, Urfa’da 6 buçuk milyon ana dili Arapça olan, kendisi Arap olan ama bu memleketin has evladı olan vatandaşım yaşıyor. Onların gönlünü, kalbini kimse kırmasın. Ancak o vatandaşlarımız da hem de çok uzaklardan laf söyleyenlerin yanında bu işin en mağduru olanlar da onlar.
“Esad genel af ilan etti. Ne bekliyorsun? Hemen git, gerekli teminatları al”
Kilis’te, Hatay’da çok büyük bir sığınmacı sorunu var. Ve şimdi, tarihi bir fırsat var. Biz hep şunu söylüyorduk, ‘Esad ile konuşmalısın.’ Bize diyordu ki, ‘Eli kanlı Esed ile konuşmam, git sen konuş.’ Dedim ki ‘Gideceğim, görüşeceğim, bu işlerin çözülmesi için adım atacağım.’ Türkiye bu konuyu konuştu, ‘Ben de gideceğim’ dedi. O günden beri ne gidiyor ne bizim gitmek üzere olduğumuz süreci serbest bırakıyor, karşı tarafa Putin üzerinden baskı yapıyor, işi kilitliyor. Ama ben Suriye yönetiminin bizden resmi yazı talebini önemsiyorum. ‘Gün bildireceğiz’ dediler bekliyorum. Erdoğan benden önce giderse memnun olurum, sorun çözülürse müteşekkir olurum ama şimdi bir fırsat var. Esad genel af ilan etti. Ne bekliyorsun? Hemen git, gerekli teminatları al, bütün Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle Selin Hoca konuşuyor, biz konuşuyoruz. Avrupa elini taşın altına koymaya hazır, yeter ki çözüm olsun. Bu insanların güvenliğinin sözünü al. Zaten af çıktı, oranın yaşanılabilir bir hale gelmesini sağlayalım. Hızla, davulla, zurnayla bu sığınmacıları memleketlerine yollayalım. Başka çaresi yok bu işin.
“Sığınmacıları Esad’a göndermeye çalışacağına evlatlarımız yerine çalıştırmak için hazırlık yapıyorlar”
Ama biz bunu derken bugün bir şey gördük ve başımızdan vurulduk. Türkiye’de geçici sığınmacı statüsünde bu insanlar, süreleri doldu. Tam zamanı af da çıktı. Çalışma yaptırmış. İçişleri Bakanlığı ile Göç İdaresi’ne geçici sığınmacıların Türkiye’de kalış sürelerinin artırılması, çalışma izinleri varsa uzatılması, olmayanlara çalışma izni verilmesi, Türkiye’de bunları ucuz işgücü olarak kullanmanın hesabını yapıyor. Yazıklar olsun, böyle günde sığınmacıları Esad’a göndermeye çalışacağına evlatlarımız yerine çalıştırmak için hazırlık yapıyorlar. Yazıklar olsun.
“Biz seçilmişleriz, siz asillersiniz. Biz vekilniziz”
Hatay’ın derdi çok. Rezerv alan bir dert. Okulların yıkık olması, konteyner okullar bir dert. Olanın pis olması, hijyenik olmaması bir dert. Doktor, hemşire yok, dert. Ev yok, konteynere mahkumiyet var, dert. Verilen sözler tutulmuyor, dert. Davalar ilerlemiyor, dert. Zeytinlikleri bile rezerv alan ilan edecek kadar gözleri döndü, bunların hepsi dert. Ama bütün dertlerin var bir çaresi, onun da adı CHP. Biz seçilmişleriz, siz asillersiniz. Biz vekilniziz. Sizin için her gün daha fazla çalışacağız. Bunun için üzerimize ne düşerse yapacağız. Henüz konteynerde, yakında daha uygun bir mekanda olacağız, partimizin il binası hepinizin baba ocağıdır. Başı sıkışanı, derde, dara düşeni baba evine bekliyoruz. Gücümüz nispetinde her sorununuzla teker teker ilgileniyoruz. Belediyeyi kaybettik ama başka yerlerdeki gücümüzü Hatay için seferber etmek istiyoruz. Lütfen baba evini boş bırakmayalım. Partiye bugün olduğu gibi sahip çıkalım.”
Özel, halk buluşmasının ardından partisinin Hatay il başkanlığını ziyaret etti.
Anka Haber Ajansı