Haber: Gülara SUBAŞI/ Kamera: Ünal AYDIN
(KIRIKKALE)- CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kırıkkale’de; "Biz sığınmacıya düşman değiliz. Ama sığınmacı yaratan politikalara düşmanız. Atatürk'ün sözünü tutmayan, komşuda iç savaş kışkırtıcılığı yapan, komşunun toprak bütünlüğüne saygı duymayan, komşudaki devlet dışı unsurları muhatap alan, getiren giydiren, eğiten, donatan, savaşmaya yollayan, orada huzuru kaçıran Recep Tayyip Erdoğan anlayışına ve onun yarattığı sığınmacı sorununa sonuna kadar karşıyız" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP’nin 31 Mart yerel seçimlerinde ilk kez kazandığı yedi il belediyesinden biri olan Kırıkkale Belediyesi’ni ziyaret etti. Belediye önündeki kalabalığa seslenen Özel, özetle şunları söyledi:
“Kırıkkale'nin yüreğinde vatan, millet, bayrak sevgisi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e olan sevgisi ise hiç tartışılmayan alnı açık, başı dik güzel insanları. Hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün burada olmak, sizlerle birlikte olmak büyük bir keyif. Elbette 31 Mart tarihinde 47 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi'nin birinci parti olmasıyla birlikte 413 belediyeyi kazandığımız bu süreçte her bir belediye her bir ilçe, her bir belde her bir büyükşehir, her bir il belediyesi elbette çok anlamlı. Örgütümüz, arkamızda partimiz inandı, başarabiliriz ama sizin desteğiniz önemli diyen gencecik Ahmet Önal, 2018 yılında sizlerin teveccühüyle milletvekili oldu. Onu Kırıkkaleliler olarak sesinizi duyurmak üzere Meclis’e yolladınız. Beş yıl boyunca Meclis açıksa oradaydı. Meclis’te üzerine düşen her şeyi yaptı. Türkiye'nin neresinde görev verdiysek koştu, çalıştı. Ama bir vazife varsa mutlaka memleketine geldi. İlçe ilçe, belde belde, köy köy tek başına değil ekibiyle, il başkanlarıyla, ilçe başkanlarıyla tüm üyelerimizle birlikte kol kola gezdi, sizinle birlikte çalıştı. Sesinizi Türkiye'ye duyurdu ve yapılan ilk milletvekili seçiminde elbette ki o zaman partimiz beklediği başarıyı elde edemediği için duyulmadı çok Türkiye'de. Belki çok görülmedi. Takdir edildi ama ifade edilmedi. İl yönetimimizle birlikte, örgütümüzle birlikte girilen ilk seçimlerde Türkiye rekoru kırarak yeniden milletvekili seçildi. Yüzde 80 oy artışıyla milletvekili seçilen bu kardeşim yerel seçimler geldiğinde bizim tarafımızdan ankete soruldu. Ankette ne gördük biliyor musunuz? Siz 10 ay önce Meclis’e yolladığınız Ahmet'i geri çağırıyordunuz. Bu belediyeyi Ahmet yönetir dediniz. Ancak onun gayretiyle bu işi halleder, çözeriz diyordunuz ve onu geri çağırıyordunuz. Örgütümüze danıştık. Kendisine danıştık Ve en doğru kararı verdik, en doğru zamanda kendisini ilan ettik. Ve siz bu evladınızı iki kişiden birinin oyunu alarak Kırıkkale'de yüzde 50’nin üzerinde bir oyla bu göreve getirdiniz. Her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
“Cumhuriyet Halk Partisi, bu şehri nasıl yine Atatürk'ün en gözde şehri yapar hep beraber göreceksiniz”
Atatürk'ün 1923’te kurduğu Cumhuriyet’ten iki yıl sonra 10 haneli bir köyken yaptığı o muhteşem yatırımlarla önce ilçe sonra il olan, son zamanlarda kaderine terk edilen, bütün itirazlarımıza rağmen özelleştirilerek eski güzel günlerinden kopartılan Makina Kimya Enstitüsü'yle, esnafının sorunlarıyla, hayvancılığın sorunlarıyla, çiftçisinin sorunlarıyla, emeklisinin geçim sorunuyla, asgari ücretlinin yaşadığı zorluklarla Ahmet baş edemez. Ama Ahmet'in bu kentin kaderini değiştirecek kadar güçlü olması, her istediğini söküp alması, buraya yeni yatırımlar yapması ve bu kentin Ahmet'le birlikte çağ atlaması için size bir şey düşüyor. Onun partisini iktidar yapmalısınız. Kırıkkale'yi şaha kaldırmalısınız. Bu zorluklarla bu kadar işi yapanların kendi partisi iktidardayken genel başkanının partisi iktidardayken, Cumhurbaşkanı partisindeyken bütün bakanlar partisinden arkadaşlarıyken siz bu Ahmet bu ülkeye bu şehre neler yapar? Bu onur, bu şehre neler yapar? Cumhuriyet Halk Partisi bu şehrin nasıl yine Atatürk'ün en gözde şehri yapar hep beraber göreceksiniz. Hep beraber başaracağız.
AK Parti geldiğinde bir emeklinin maaşı 1,5 asgari ücret düzeyindeydi
Bugüne kadar hep seslerini duyurmaya çalıştığımız emekliler biraz önce yukarıda Emekliler Derneği Başkanı, dertlerini anlatmak üzere toplantıdaydı. Ben 105 miting yaptım. Her mitingde emeklilerin sorunlarını anlattım. Sağlık alanında, tedavide, ilaçta maaşlarından yapılan yüksek kesintiler, 65 yaş üstünün ulaşımda ve diğer hizmetlerde yaşadığı zorluklar. Ama en önemli zorluk şüphesiz emekli maaşlarının getirildiği nokta. Biliyorsunuz hepimiz biliyoruz. AK Parti'ye oy veren emekli de biliyor. AK Parti geldiğinde 3 Kasım 2002 tarihinde bir emeklinin maaşı 1,5 asgari ücret düzeyindeydi. Tayyip Bey dedi ki sizi enflasyona ezdirmeyeceğim. Enflasyona göre zam yapacağım. Ve ne yaptı? TÜİK'e göre hesap yaptı. TÜİK ne demek? Tayyip'i üzmeyen istatistik kurumu baş harfleri demek. Tayyip Bey'i üzmedi ama emekliyi üzdü. Emeklinin yıllar içinde canına okudu hiç ellemeselerdi, hiç dokunmasalardı en düşük emekli maaşı bir buçuk asgari ücretli ediyordu. Yani bugünkü asgari ücretle düşük olan asgari ücretle bile tam 26 bin lira olacaktı. Ama bugün 12 bin beş yüz lira. Şimdi o kaybettiğinizi bulmak için kurulacak sandığa önümüzdeki ilk sandığa gidecek misiniz? Kaybettiğimizi orada bulacak mısınız? Bu iktidarı yollayacak mısınız? Sizin derdinizi dinleyen, halkın iktidarını, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını kuracak mısınız? İşte o zaman, emeklinin sıkıntıları çözülecek. İşte o zaman asgari ücretlinin sıkıntıları çözülecek. İşte o zaman kepengini indiren esnafın sorunları çözülecek. İşte o zaman destekleme alamadığı için zor durumda olan ve maliyetinin altında ürününü satanların artık süt üreterek para kazanamadığı için hayvanlarını iki gözü yaşlı, bıçak altına yatıranların sorunları çözülecek. O günlerin gelmesi için bu iktidarın bitmesi lazım.
“31 Mart'ta Türkiye ittifakını kurduk”
Ben 31 Mart seçimlerinde hem Kırıkkale için hem Türkiye için bir önemli ittifaktan bahsetmiştim. Demiştim ki bu sorunları tek başımıza çözemeyiz. Bu seçimi tek başımıza kazanamayız. Ama eğer siz inanırsanız, siz güvenirseniz büyük bir ittifak kurarsak hep birlikte kazanabiliriz. O ittifakın adı Türkiye ittifakıydı. O ittifakın içinde sosyal demokratlar var. O ittifakın içinde muhafazakar demokratlar var. O ittifakın içinde milli düşünce var. O ittifakın içinde Kürt demokratlar var. Yeter ki vatanına, milletine, bayrağına ve Atatürk'e saygılı olsun. Bütün demokratlar Türkiye ittifakında yer aldılar ve hep birlikte o 31 Mart'ta yüzde 38'lik bir oyla 47 yıl sonra Atatürk'ün partisini birinci parti yaptılar. Türkiye'nin bütün demokratlarına teşekkür ediyorum.
“Yoksulluğu, işsizliği, çaresizliği konuşturmamayı ve hala cebinizden para aşırmayı hesap eden bir anlayış var”
Önümüzdeki günlerde, Türkiye ittifakına çok daha önemli görevler, vazifeler düşüyor. Birileri cambaza bak diyerek dikkat dağıtmayı, yoksulluğu, işsizliği, çaresizliği konuşturmamayı hatta ve hatta siz cambaza bakarken hala daha cebinden, cebinizden para aşırmayı hesap eden bir anlayış var. 1 Ekim günü Meclis’e çıktılar geldiler. Dediler ki İsrail Türkiye'ye saldıracak. Dedik ki ya İsrail kim Türkiye'ye saldırmak kim? Bu kahraman ordu, bu güçlü ordu varken bu gerektiğinde ölmek için gözünü kırpmayan 83 milyon varken, Conkbayır'ında, Anafartalar'da kefensiz yatanların mezarı varken bu İsrail nasıl bize saldıracak? Ama bunu söyleyen ülkenin Cumhurbaşkanı, söylediği yer Meclis’in kürsüsü. Hele bir gel dedik. Bir anlat bakalım. Ne biliyorsun? Gelmedi. Yerine iki bakan yolladı. Biri 40 dakika biri 36 dakika konuştu. Gizli oturumda konuşulanları söylemek 10 yıl yasak. Ama söyleyeceksen söyle susacağız. Destekleyeceğiz dedik. Ama kandırıyorsan ama altını dolduramazsan ama o söylediklerinin altı boş kalırsa söylediğini değil söylemediğini anlatırız. Memlekete şikayet ederiz dedik. Kırıkkale'nin güzel insanları, değerli Kırıkkaleliler, televizyonda duymadığınız, sizin bilmediğiniz, hiçbir şey söylemediler. Türkiye'ye saldıracak demediler, altını dolduramadılar. Size diyor ki Tayyip Bey, evet açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama tehlike büyük, benim arkama geçmelisin. Artık yoksulluk İsrail savaşı konuşmanın, işsizlik yerine fırkateynleri yarıştırmanın, bu çaresizliğin yerine üçüncü dünya savaşı savsatalarıyla meşgul olmanın hiçbirimize faydası yok. Bunun üstüne tuttular, dillerinin altındaki baklayı çıkardılar. Dediler ki, biz Savunma Sanayi Fonu kurduk, o konuda sizden para keseceğiz. Eğer o yalanlarını bu gerçek olmayan korkuyu kışkırtmalarını ortaya çıkarmasaydık her beyannameden para, ikinci el arabadan para, birinci el arabadan para, saat alandan para, kredi kartı olandan para, harcayandan harcamayandan para, iliğinizi, kemiğinizi yine sömüreceklerdi. Ama durduk, itiraz ettik. Gerçekleri ortaya çıkardık. Bunu geçirmeyiz. Çekeceksiniz dedik ve geriye püskürttük. Siz bize inandıkça biz vatandaşın gerçek sorunlarını konuştukça bizde bu inanç sizde bu güven oldukça artık bu insanları kandıramayacaklar, sömüremeyecekler, aldatamayacaklar ve yoksulluğu bu ülkeden söküp atmak için önümüzde duramayacaklar. Biz başaracağız, siz başaracaksınız. Hep birlikte bu ülkeyi yeniden kurtaracağız. Bu ülkeyi yeniden güçlü bir ülke haline getireceğiz.
“MKE'yi kuran, bu şehre kazandıran, bozkırın ortasında on haneli bir köyden koca bir kent yaratan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e minnetlerimizi sunuyoruz”
Makine Kimya Enstitüsü'nü kapatmayın demiştik. MKE’yi şirketleştirmeyin. İkinci bir tank palet fabrikası faciası ortaya çıkarmayın demiştik. Dinlemediler. O gün 6 bin 500 işçimiz vardı. 2022 faaliyetine 2952 ye düştü. O gün o özelleştirdikleri Makina Kimya Enstitüsü İstanbul Sanayi Odası'nın her sene açıklanan İTO yani İstanbul Sanayi Odası beş yüz şirket listesine girerdi. Yine giriyor. İş Sendikası o gün bizimle birlikte direnen petrol iç sendikası. Yaptığı açıklamaya göre MKE’de işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri şirketleşmeye geçtikten sonra azaldı, kazalar arttı, meslek hastalıkları arttı. Şu anda Makine Kimya Endüstrisi'nde iş sağlığı ve güvenliği sorunlarının yanı sıra düşük ücretli çalışanlar var. Çözülmesi gereken sorunlar vardır. Maalesef haklı çıktık. Keşke onların dediği gibi olsaydı. Keşke özelleştirme bu şehre yarasaydı. Ama ne bu şehre yaradı ne de bu ülkeye. O yüzden Makine Kimya Enstitüsü'nü kuran, bu şehre kazandıran, bozkırın ortasında on haneli bir köyden koca bir kent yaratan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e minnetlerimizi sunuyoruz. Orayı özelleştirenlere de bize bunu yaptınız ama geliyoruz. Sandığa geliyoruz. Hesabını sormaya geliyoruz diyoruz.
Biz sığınmacıya düşman değiliz, sığınmacı yaratan politikalara düşmanız
Maalesef en önemli sorunlarımızdan bir tanesi de sığınmacı sorunu. Sığınmacılar Türkiye'de kötü dış politikanın ürünü olarak Türkiye'nin yoksulunun yerine bakmak zorunda olduğumuz işsizimiz yerine işe giren ve memleketinden buraya geldiği için küçücük çocuklara, gariban insanlara düşmanlık yapmıyoruz ama artık bıçak da kemiğe dayandı. Biz sığınmacıya düşman değiliz. Ama sığınmacı yaratan politikalara düşmanız. Atatürk'ün sözünü tutmayan, komşuda iç savaş kışkırtıcılığı yapan, komşunun toprak bütünlüğüne saygı duymayan, komşudaki devlet dışı unsurları muhatap alan, getiren, giydiren, yediren, eğiten, donatan, savaşmaya yollayan, orada huzuru kaçıran Recep Tayyip Erdoğan anlayışına ve onun yarattığı sığınmacı sorununa sonuna kadar karşıyız. Geçen hafta Türkiye'nin öbür ucunda, Hatay'da bir çağrı yaptım. Esad ile yıllardır görüş dediğimizde, eli kanlı Esad'la görüşmem, git sen görüş, senin olsun dedi. Görüşmem dedi biz görüşeceğimizi ilan ettik. Tamam tamam ben de görüşeceğim dedi. O günden beri oyalıyor, oyalanıyor. Esad, genel af kararı çıkardı. Sığınmacıların memleketlerine dönmesi için en uygun zaman ama Esad, genel af kararı çıkarmışken maalesef Recep Tayyip Erdoğan sığınmacıların Türkiye'de kalma süresinin üç aylık süreyi altı aya, belli şartlarla üç yıla çıkardı. Yani geçtiğimiz günlerde yayınlanan belgeyle geçici statüyü, geçici sığınmacı statüsündeki kişileri üç yıl süreyle, bizim yoksulumuz yerine bakmaya devam etmek zorunda olacağımız, bizim işsizimiz yerine işe girecek hali üç yıla çıkardı. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Artık Esat da af çıkarmışken bu çıkardığın kararnameleri, yönetmelikleri geri çekmelisin. Artık Suriyelilerin memleketine gitmesi ve bu ülkenin kaynaklarını tüketmemesi gerekmektedir. Buradan çağrımız bir kez daha Erdoğan'adır. Evlinin evi güzeldir, herkesin memleketi güzeldir Bizim yoksulumuz bize yetmektedir. Bizim işsizimiz bize yetmektedir. Artık bu işin bitmesi gerekmektedir.
Kırıkkale'nin güzel insanları, bu genç ekibe sahip çıktığınız için size minnettarım. Bundan sonraki süreçlerde bir elimiz hep Kırıkkale'de olacak, bir gözümüz hep Kırıkkale'de olacak. Ama sizden ricamız Kırıkkale ittifakını büyütün. Türkiye ittifakını büyütün. Ve bugün bu kadar yoksulluk, bu kadar işsizlik, bu kadar çaresizlik, bu kadar gelecekten kaygılar yüksekken lütfen bu memlekete sahip çıkmak için bir arada durun. Birilerinin istediği gibi kavganın, gerilimin, kutuplaşmanın parçası değil, kardeşliğin ve umudun olalım. Türkiye ittifakını ilk seçimlerde yeniden kuralım. Ve sandığı hep beraber getirelim. Bu iktidarı hep beraber değiştirelim. Ve hep beraber güzel günlere kavuşalım.
Mitingde konuşan Kırıkkkale Belediye Başkanı Ahmet Önal, “Bu kentin sorunlarını bu kentte yaşayan 180 bin yurttaşla beraber çözeceğiz. Asla şikayet etmiyoruz. Bu kardeşinizi hiçbir zaman hiçbir yerde asla ama asla şikayet ederken göremezsiniz” ifadesini kullandı.
Kırıkkale'nin yollarında, sokaklarında, gariban sofralarında olacağını belirten Önal, şunları söyledi:
"Kentimizin sorunlarını biliyoruz. Göreve geldiğimiz ilk günden beri kentimizin sorunlarını çözmek için proje üretiyoruz. Sorunları ötelemiyoruz. Sorunların üzerine gidiyoruz. Hem kendi öz kaynaklarımız hem kendi bütçemizde hem de büyük şehirlerimizden aldığımız yardımla Kırıkkale'nin sorunlarına bir bir dokunuyoruz. Hiç merak etmeyin yurttaşlarım. Biz sizinle hizmetkar olmaya devam edeceğiz"
Anka Haber Ajansı