Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: UMUT EMRE GÖKBULUT
(İSTANBUL) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yerine kayyum atanarak cezaevine gönderilen Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde ziyaret etti. Özel, ziyareti sonrasında, "Bugün Akın Gürlek’te simgeleşen, talimatla yargıyı siyasi amaçlarına alet edenlere söylüyorum. Akın Gürlek gibi aparatları kullanarak bizimle baş edemezsiniz. Biz size teslim olmayız, olmayacağız, dimdik ayaktayız" açıklamasını yaptı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklanarak yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i Silivri ilçesindeki Marmara Kapalı Cezaevi'nde ziyaret etti. Özel’e CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu da eşlik etti.
Özel, ziyareti sonrasında cezaevi önünde gazetecilere açıklama yaptı. "Ben bu cezaevinde daha önce, terör örgütü lideri olduğu iddiasıyla bulunan bu ülkenin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u ziyaret etmiştim. Partimizden seçilmiş milletvekilleri Mustafa Balbay’ı, Tuncay Özkan’ı, Milliyetçi Hareket Partisi’nin Milletvekili Engin Alan’ı, Mehmet Haberal’ı burada ziyaret etmiştim. O dönemde onların hepsi teröristti ama şu anda hepsinin bir yalana, bir kumpasa ve siyasi çıkarlara alet edilecek birtakım oyunlara argüman olarak burada tutulduklarını hepimiz biliyoruz” diyen Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim o dönem ‘kumpas’ dediğimiz davalara darbeden sonra Sayın Erdoğan, ‘Milli ordumuza kumpas kurmuşlar, hepimize kumpas kurmuşlar’ demişlerdi. Şimdi Erdoğan yine durmuyor. Savcı değişik, devletin içindeki yapılanma değişik, adları değişik, mantık aynı devam ediyorlar. Ahmet Yavuzlar, İsmail Hakkı Pekinler, Cem Gürdenizler, Murat Sabuncular, Barış Terkoğlular, Barış Pehlivanlar, Murat Ağıreller, Merdan Yanardağlar buradan geldiler ve geçtiler. Onların içinde şu anda itibarı yerinde olmayan hiç kimse yok. Onlar şu anda toplumun dikkatle dinlediği, değer verdiği, kendilerine saygı duyulan insanlar ama onları o günlerde buraya tıkanlara da saygı duyan yok. Bir kısmı şimdi burada yatıyor. O günlerde söylediğimiz gibi o kumpasları kuranlar, şimdi devlete karşı darbe girişiminden burada yatıyorlar. Kurdukları kumpasların cezasını çekiyorlar. Bavul bavul taşıdıkları sahte delillerin, kendilerine getirilen sahte delillerle tutuklama yapmanın cezasını çekiyorlar. Onların o suçu işlediklerine dair de bu toplumda genel bir kanaat var zaten. O günlerde söylediğimiz zaman gülüp geçenler, küçümseyenler şimdi ne durumdalar düşünsünler.
"FETÖ’vari kumpaslarla iş görenler FETÖ’vari sonu görürler”
FETÖ’vari kumpaslarla iş görenler, FETÖ’vari sonu görürler. Kaçarak sıçan gibi bu ülkeyi terk eden Zekeriya Öz’ü hiçbirimiz unutmadık. Günü gelince o çok güvendikleri arkalarından çekilirler ya kaçarak giderler ya da burada ettiklerinin cezasını çekerler. Bu yüzden tutuklamanın, gözaltının ilk anından itibaren çalınıp da açılacak kapıya çilingirle, balyozla gelenleri, belediye kapısını balyozla kıranları, aramaları FETÖ’nün ilk dönemi gibi avukatsız yapanları. Hukuksuz delilleri avukatsız koyanları, oradan alanları, ilk gün soruşturmayı başka delille açıp sonra o delillerin altı boşalınca gizli tanıkla oraları doldurmaya çalışanları gördük. Sonlarını da biliyoruz. Sonunuz aynı olur. Hukukun dışına çıkmayın. Sizi dikkatle izliyoruz, takip ediyoruz. Hukukun dışına çıkanın günü geldiğinde hukuk arkasında da duramıyor. Çünkü diyor ki, ‘Sen de bunları yaptığına göre bir suç örgütünün mensubusun. Avukatsız arama mı olur’ diyor. ‘Gizli tanık bulup da gizli tanığa ne söyleyeceğini söyleyen savcı mı olur, başsavcı mı olur’ diyor. Bugün birileri için suçlu yaratmaya çalışanlar, o gün dünya kadar suçun hesabını veremez duruma geliyorlar.”
“Düşman hukuku uygulanıyor”
Ahmet Özer’in belediyeye yönelik “Çalışmalar durdu, kahroldum” dediğini aktaran Özel, "Burada şunu bir kez daha hatırlatalım. İstanbul’un başka bir başsavcısı vardı. Ona Sayın Ahmet Özer ile ilgili efendim 10 yıl önce taziye telefonu açmış, 10 yıl önce filanca makalesini yazmış. Efendim hesabına bu para gelmiş, kaynağı belli değil. Terör bağlantısı olabilir diye gitmişler. Adamcağız bunu atmış. ‘Yahu arkadaşlar, bununla soruşturma mı olur’ demiş, 10 yıl önce taziye telefonuyla. Onun üzerine geçmişte burada Çağlayan Adliyesi’nde hakimler başarılıysalar oturdukları yerde oturdukça güçlenecekken, terfiyen tayin görecekken, kötü işler yaparsa başka mahkemeye sürülecekken mahkeme mahkeme gezdirilen ve her mahkemede birinin adaletini katleden Akın Gürlek, artık hukuk bitti, siyasi bir makam olan bakan yardımcılığına atanmışken… Sayın Erdoğan’ın ifadesidir, ‘Bakanlarımız teknik kişiler. Bakan yardımcılarımız siyasi olacak ve örgütümüzle, teşkilatımızla siyasetin bağını kuracak’ demişken Akın Gürlek, bu işleri yapacak başka bir elverişli emir eri bulunamadığı için bir telefonla ‘Sen İstanbul’a lazımsın’ denilip geldi İstanbul’a, başsavcı oldu. Kendinden öncekilerin ‘Olmaz arkadaşlar’ dediği soruşturmayı açtı ve bu felakete yol açtı. Şimdi geldiğimiz noktada Akın Gürlek eliyle belediye başkanımıza, parti üyemiz Ahmet Özer’e düşman hukuku uygulanmaktadır. Düşman ceza hukuku uygulanmaktadır. Normalde hukuk bir suçu tespit eder, delilleri bulur, suçluya öyle gider. Delilerle kanıtlayarak birisini suçlar ve ispatlarsa mahkûm eder. Oysa düşman ceza hukukunda önce suçlu bulunur, sonra ona uygun delil üretilir, sonra da suçun tanımı yapılır. Bugün yaşanan tam olarak budur" diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:
“İddianameyi bir an önce yazın”
"Ahmet Özer’e emniyette, savcılıkta ve hakimin sorduğu soruların tamamı yanıtlandı. Yine de ona karşı tutuklandı. Tutukluluğuna da bir başka mahkeme itiraz edince mahkeme şunu yazdı: ‘Her ne kadar tüm deliller tartışmalı ve tutuklamaya gerek yoksa da bir gizli tanık beyanından dolayı tutukluluk halinin devamına...” O gizli tanığı o an duydu Ahmet Özer. ‘Yani tutuklarlarkenki deliller haksız ama bir kere içeri alalım. Sonra suçu buluruz. Bir gizli tanık uyduralım’. Şu ana kadar iddianame çıkmadı. Gizli tanıkla ilgili söylediği şeyler söylenmedi ama şunu açıklıkla söylemek gerekiyor ki, bu gizli tanık ne uyduracaksa uydursun, bir an önce iddianamenin yazılması lazımdır. Bu noktada iddianame hele hele bu savcının elinde 200 sanığın olduğu bir iddianame dört günde yazılırken tek sanıklı iddianame bir aydır yazılmıyor. İçine delil bulamadıkları için oyalanıyorlar. Buradan acilen çağırıyoruz, iddianameyi bir an önce yazın. Dosya, mahkemeyi görecek hakimi ve heyetini bulsun. Orada suçsuzluğumuzu ispat edelim. Daha önce FETÖ’nün yaptığı gibi yalancı şahide, buradan bir kez daha söylüyorum, ona attıracağınız yalanlarla ne uydurursanız uydurun tarih bunu açığa çıkarıyor ve bunun hesabını o tanık da verir, siz de verirsiniz. O tanığı koruyan kanun bulursunuz, tanığa bir şey olmasa ona o yalanı attıran savcıya bir şey oluyor. Bu kampüs bunun onlarcasına şahit. O yüzden bu yollardan vazgeçin.
“Dimdik ayaktayız, durmayacağız”
Çok önemli bir bilgiyi burada hepinizle paylaşayım. Sayın Ahmet Özer’in tutukluluğunun birinci ayında, tutukluluk durumunun değerlendirilme evresi var biliyorsunuz 30 günlük rutin bir uygulama. Arada gizli tanık icat olduğu için avukatları duruşma istedi. Duruşma açmadılar. SEGBİS karşısına Ahmet Özer’i çağırdılar. Ahmet Özer, dört sayfa savunmasıyla geldi. Tıraşını oldu, takım elbisesini giydi. Ekran karşısında hakimin karşısına geçti. Kimlik tespiti yapıldı. Söze başladı, ‘Sayın hakim’ diye. Şu yaşandı dün. ‘Ahmet Bey tutukluluğunuzun devamına karar verdim’. Dedi ki, ‘Beni dinlemeyecek misiniz, 4 sayfa savunmam var’. Dedi ki, ‘Sen onları cezaevine ver. O savunma beni bulur ama kararım tutukluluğun devamıdır’. Böyle bir düşman hukukuyla karşı karşıyız. Dört sayfa yazının okunmasına tahammül etmeyip dinlemeden ‘Ben devamına karar verdim’. Bu 4 sayfanın okunmasına zaman olmadığından değil. Bir akıl, Ahmet Özer’le, onu seçenlerle, onun partisi ile psikolojik harp yürütüyor. Direncimizi kırmaya çalışıyorlar. Ahmet Özer’e ‘Sen ne yaparsan yap, biz kararı verdik, o belediyeye çökmek için seni suçlu ilan ettik’ diyorlar. ‘Kır direncini, çök, dizlerinin bağı çözülsün, otur’ diyorlar. O ayakta dimdik duruyor. Esenyurt örgütü ve CHP örgütüne ‘Kış geldi dayanamazsınız, siz de susacaksınız, millet unutacak, biz bu belediyeye çökeceğiz, sizi terörist ilan edeceğiz’ diyorlar. Dimdik ayaktayız, durmayacağız.
“Akın Gürlek, cürmün kadar yer yakarsın”
Siz kimin direncini kıracağınızı sanıyorsunuz? Kimin partisine diz çöktürmeye, kimin belediye başkanını teslim almaya çalışıyorsunuz? Akın Gürlek, cürmün kadar yer yakarsın. Yazıklar olsun ki gücünü diplomandan değil, sahiplerinden, talimat vericilerden alıyorsun. Akın Gürlek, gün gelir Özgür Özel yine burada dimdik durur ama sen yurt dışında kim bilir nereden, sosyal medyadan bize saldırırsın bu sefer ya da o günlerde bu yaptığın hukuksuzlukların cezasını çekersin. Sen bir hukuksuzluğa tabi olsan senin de hakkını biz savunuruz. Buradan Akın Gürlek’e sesleniyorum. Hukuk içine dön, anayasa sınırları içine gir, verilen talimatlarla suç işleme, bundan sonra senin de hukuki ortamdaki güvencen biz olalım. Tövbe et, istiğfar et ve istifa et. Çekil, kamuoyunda de ki, ‘Bir yanlışın içindeydim, pişmanım’. Geleceğinin güvencesi biz olalım. Sana kimse dokunamaz. Eğer bu yaptıklarını itiraf eder ve istifa edersen git, avukatlık yap bir köşede. Onurunla simit sat ama insanların geleceğiyle oynama, bir ülkenin geleceği ile oynama. Aparat olma. Seni uyarıyorum ve bugün Akın Gürlek’te simgeleşen talimatla yargıyı siyasi amaçlarına alet edenlere söylüyorum. Akın Gürlek gibi aparatları kullanarak bizimle baş edemezsiniz. Biz size teslim olmayız, olmayacağız, dimdik ayaktayız. Bundan sonra eğer bu iddianamenin yazılması biraz daha gecikirse hukuki ve siyasi yönden çok daha aktif ve çok daha etkin yollarla bu işle mücadele etmeye devam edeceğiz. Ne yaparsanız yapın, biz haklı bir zemindeyiz.”
“Delilleri ortaya koyacaklar, göreceğiz”
Özel, Esenyurt Belediye Başkan Yardımcısı Osman Yalçın hakkında verilen gözaltı kararına ilişkin soru üzerine, "Esenyurt’a operasyona devam etmek için Ahmet Özer üzerinden yaratamadıkları algıyı yaratmaya çalışıyorlarsa onu bilmem. Bu tip durumlarda delilleri ortaya koyacaklar, şeffaflıkla hepimiz göreceğiz. Savunan kendini savunacak, suçlayan görevini yapacak. Mahkeme karar verecek ama kamuoyu tatmin olacak. Ahmet Özer’in yaşadığı süreçten tatmin olan var mı? Şu anda başlatılan bu süreci hukuki görmek mümkün olsun" ifadesini kullandı.
“Milli Savunma Üniversitesi’nin hazırladığı harita Ahmet Özer’in masasında olsaydı tutuklama gerekçesiydi”
Milli Savunma Üniversitesi’nin hazırladığı bir kitapçıkta ortaya çıkan haritaya ilişkin soruya da Özel, “O haritayı, işte sanki o haritada bir kısım yerde hiç Türkçe konuşuluyormuş gibi basanlara, dağıtanlara sorarlar. Senin orada valin var, kaymakamın var, askerin var, kamu görevlin var. Orada dünya kadar vatandaşımız eğitimini Türkçe alıyor, Türkçenin konuşulduğu yerlere doğuyor, Güneydoğu'yu koymamak nasıl bir bölücü aklın ürünüdür? Bunu herhangi birisi yapsa sabah 4.30’da kapısından içeri girerler, gözaltına alırlar. Örneğin o harita Ahmet Özer’in masasının üzerinde bulunsa şimdi tutuklama gerekçesi diye o haritayı gösteriyorlardı. Milli Savunma Üniversitesi, bu ülkenin kurmaylarına yetiştirecek, amiraller ve generaller yetiştirecek, bu ülkedeki kurmay aklına yetiştirecek olan üniversitenin düştüğü hâle bak” yanıtını verdi.
“Akın Gürlek hakkında yumuşak konuşup görüşme izni almam”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Özer ile cezaevinde görüşme isteklerine yönelik tepkisi sorulan Özel, "Tabii biz iznimizi ilk gün istedik. 28 gün boyunca da sabırla bekledik. 28’inci gün artık hak ettikleri dilden cevabımızı verdik, ertesi gün izin verdi. Bir de vermeden önce de şey diyor, ben özür diliyorum kadınlardan. Bir işin usulüne uygun yapılmasını ‘Adam gibi yapmak’ diye bir terim, çok eril bir dildir ve çağ dışı bir dildir. Yani işleri erkeklerin bilip kadınların bilemediğini içselleştirmiş bir anlayışın dilidir. ‘Adam gibi isteseler veririz’. Ya usulüne uygun istenmiş ve vermemişsiniz. Kendi içinde zaten çelişkisi. Dün bu sefer öyle demek istemedim, böyle demek istemedim. Artık ben bu meselenin çok üstüne gitmek istemem ama tel tel dökülüyorlar. Yani pazartesi günü Sayın Meclis Başkanı’na son kez bildirdim. Pazartesi günü izni verse salı günü o sözleri duymayacak. Pazartesi izni vermiyor, salı günü hak ettiğini duyuyor, çarşamba izin veriyor. Allah hiçbir iktidarı ve onun hiçbir bakanlığını bu duruma düşürmesin. Yılmaz Tunç bu hâle düşecek karakterde birisi değil ama Yılmaz Tunç’un sorunu, talimatla iş görüyor olması. Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanlığı ‘Bir sorayım’ der mi ya? Bir izin vermek için, kendi yetkisini kullanmak için bir soruyor. Biliyorum ki onu o makam yolluyor. ‘Akın Gürlek hakkında sert konuşuyor’. Biraz önce nasıl konuştum? Bu sana nasıl konuştum? ‘Akın Gürlek üzerinde yumuşak konuş, izin vereyim’. O izni alacağıma Silivri’de gelirim, açlık grevi yaparım. Yine gidip Akın Gürlek hakkında yumuşak konuşup görüşme izni almam. En sertini salı söyledim, çarşamba oldu. Ne oldu Akın Bey? Hani arkanızda duruyorlardı? Hani size karşı bunlar söylendi diye bize görüş izni verilmeyecekti? Ne oldu? Bir anda gördüler, hemen arkanızdan çekildiler. Aynı Zekeriya Öz’e zırhlı araç veriyorlardı, altından çekiverdiler. Senin de şimdi arkandan çekildiler. Göreceksin, günü gelince arkanda kimse kalmayacak. Onun için bir daha söylüyorum tövbe et, pişmanlık ifade et, istifa et, onurunla bir kasabada avukatlık yap. Hiç olmazsa senin de hukukunu biz savunuruz. Yoksa sonu son değil" ifadesini kullandı.
Anka Haber Ajansı