Haber: Oktay YILDIRIM - Kamera: Mehmet ÇALPAR
(İSTANBUL) - Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında 7 yıl 4 ay hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianameye ilişkin olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, "Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan bellidir misali sıranın kime geldiğini anlayan beyefendi, mertçe, millet önünde demokrasi yarışına girmek yerine daha sahaya çıkmadan bizi sakatlamaya çalışıyorlar. Aynen ilk seçimi kazandıktan sonra topal ördek tanımlamasını yaptığı gibi bugün turpun büyüğü heybede diyerek sürecin savcılığına soyunarak bizi sakatlamaya çalışıyorlar. Hani delikanlıydın? Delikanlı adam mertçe mücadele eder, mertçe, mertçe mücadelesini verir. Biz mücadelemizi ilan ettik, ilan ediyoruz, ilan etmekten de çekinmiyoruz. O bakımdan milletimiz delikanlı tutum ve tavırları sever, delikanlılığı sever. Nerede delikanlılık? Nerede kaldı hepimizin gururla ismini andığımız Kasımpaşalılık” dedi.
6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşamını yitiren vatandaşları anma programına katılan TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'le ilgili kullandığı ifadeler nedeniyle 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle hakkında iddianame düzenlendiğinin anımsatılması üzerine İmamoğlu, şunları kaydetti:
"O kadar öfkeli ki şu ana kadar benimle ilgili istediği hapis cezası tam 17 yıl olmuştur"
"Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ne yazık ki siyasetin yargıyı baskı altında tuttuğu ve bu denli akla hayale gelmeyecek seviyede bir yargı tacizinin yaşandığı ortamları ilk kez bu kadar derinden, trajikomik biçimde yaşıyoruz. Ve gerçekten bunun ülkemizin bu zor zamanında, ekonomik koşulların insanlarımızı inim inim inlettiği, çevremizdeki uluslararası birtakım hususların en derin şekliyle ele alınması ve milli birlik ve beraberliğimizin en üst seviyede inşa edilmesi gerektiği bir ortamda Türkiye'nin en önemli şehrinde yargı adına yapılan bu hataların, bu yanlışların ve doğru olmayan hukuki uygulamaların gündemimizi işgal etmesini gerçekten derinden üzüntüyle karşılıyorum ve her gün, her sabah, her akşam bir başka utanç verici olayla karşılaşmanın üzüntüsünü yaşadığımı vatandaşlarımızla paylaşmak isterim. Hakkımda davanın sahibi, altında imzası olan başsavcı vekilinin olmadığını ya da başsavcının olmadığını ifade etmek isterim. Başsavcı da değil, başsavcı vekili de değil. Davacı olan Sayın Cumhurbaşkanı'dır, Sayın Erdoğan’dır. Tüm davalarımın altında onun imzası vardır. O kadar öfkeli ki şu ana kadar benimle ilgili istediği hapis cezası tam 17 yıl olmuştur. Yanında bana aynı zamanda üçüncü kez de siyasi yasak talep etmekte.
“Siyaseti korkuyla dizayn edeceğini zannediyor”
Onun davası da aslında baktığınızda ben değilim. Benimle değil, benim nazarımda milleti dava ediyor. Milletin iradesini dava ediyor ve siyaseti korkuyla dizayn edeceğini zannediyor. Tehditle dizayn edeceğini zannediyor. Oysa siyaseti yalnızca ama yalnızca millet dizayn edebilir çünkü milletin yetkisiyle bu ülkede demokrasinin varlığı yüz yıla yakındır büyük mücadeleyle yerleştirilmiş bir husustur. Bu milletin iradesinin olduğu yerde neresidir? Sandıktır. Seçimler gelir, sandıklar kurulur ve vatandaşımız oyunu kullanır ve istediği makama, istediği insanı seçer ve getirir. Sandık yerine siyaseti, adliye eliyle dizayn etmeye çalışan bu aklı ne yazık ki üzülerek izliyoruz. Ve özellikle bugün yaşadığımız ortamda bu son konunun sözde mağduru kim diye sorduğumuzda başsavcı. İddianameyi hazırlayan kim? Onun vekili tekrar söylüyorum son konunun sözde mağduru kim başsavcı. İddianameyi hazırlayan kim? Başsavcı'nın vekili. Oysa olağanüstü bir durum olmadığı takdirde normalde ifademi alan Savcı Bey'in benim iddianamemi hazırlamış ve imzasının altında olması gerekirdi.
“Yerli Makyavel sizi bugün pohpohlar yarın menfaati değişir o an sizi terk eder”
Şerefli, onurlu Türk yargısının teamüllerini hiçe sayacak şekliyle bir adım daha atılmıştır. Ve idari görevleri olan başsavcı vekilleri ne zamandan beri bir iddianame hazırlamayla ilgili böylesi bir hamlede bulunuyorlar. Sormadan edemiyorum. Beni nezaketen karşıladığını söylediğim Savcı bey bu iddianameyi hazırlamaktan imtina mı etti? Ve bu işi Başsavcı Vekiline devretti. Hukukçularımdan öğrendiğim kadarıyla iddianame içerisinde pek çok Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları vurgusu yapılmış. Başsavcı Vekili belli ki esprili bir genç. Bu ülkede Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmamasının mucidi vekaleten temsil ettiği zat iken bu örnekleri buraya yazabilme gafında bulunmuş. Şu artık nettir. Bu siyaset sürecinde siyaseti dizayn etmek maksadıyla iş görenler vardır. Yalnız bu görev öyle zannettikleri gibi kolay değildir. Bilsinler ki bu yolda onları ilk yalnız bırakacak kişi de yerli ve milli Makyaveldir. Yerli Makyavel sizi bugün pohpohlar yarın menfaati değişir o an sizi terk eder. Yaşınız benden küçük. Siyasi tecrübeniz hiç yok. Bu da benden size bir abi tavsiyesi. Ne yazık ki bu şerefli görevlere gelmiş kişiler çıktıkları maceralı yolculukta bu tecrübeyi yakın zamanda tadacaklar hiç kuşku duymuyorum.
"İstanbul'da bir Cumhurbaşkanı 17 bakanla yarışarak kazandığımızı ve milletin iradesinin tecelli ettiğini hep beraber gördük"
Bir süredir çok büyük panik yaşıyorlar. Panikle saldırganlaştıklarını hep birlikte görüyoruz. Ve bu saldırganlaşmanın adliye koridorlarında dedikodularını her gün dinliyorum ve bana her gün oradan onlarca bilgi akıyor. Özellikle bilirkişi Satılmış Bey'in marifetlerinin ortaya çıkması geçerliliği olmayan bilirkişi raporlarının savcılarca nasıl kabul edildiğinin belgelenmesi bu paniği o koridorlarda daha da arttırdı. Size buradan söylüyorum. Bu yargı garabetini yarattığınız için o Satılmış Bey'i size asla unutturmayacağız. O işlemlerin hesabı gün gelecek hukukun önünde sorulacak. Şimdi buradan milletime seslenmek istiyorum. Umutsuzluk asla yok. Hüzün hiç yok. En önemlisi zerre kadar, zerre kadar bir dirhem dahi korkumuz yok. Biz büyük bir milletle hak ve adalet yoluna çıktık. Artık bu yoldan dönüş yoktur. Hangi planı yaparlarsa yapsınlar, hangi masa başı kurguyu hazırlarlarsa hazırlasınlar bu cesur milleti, bu cesur milletin kararlılığını yenemeyecekler. Milleti alt etmeye kalkmasınlar, alt edemeyecekler. Her yerde söylüyorum, söylemeye devam ediyorum. Gençliğimizde var, heyecanımız da yüksek. Nasıl yola çıkmışsak, aynı heyecanla yolumuza devam ediyoruz. Her şey çok güzel olacak diyerek ikinci kez kazandık. Hizmette tam yol ileri diyerek milletimizle üçüncü kez kazandık. Üstelik İstanbul'da bir Cumhurbaşkanı 17 bakanla yarışarak kazandığımızı ve milletin iradesinin tecelli ettiğini hep beraber gördük.
“Nerede delikanlılık? Nerede kaldı hepimizin gururla ismini andığımız Kasımpaşalılık”
Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan bellidir misali sıranın kime geldiğini anlayan beyefendi, mertçe, millet önünde demokrasi yarışına girmek yerine daha sahaya çıkmadan bizi sakatlamaya çalışıyorlar. Aynen ilk seçimi kazandıktan sonra topal ördek tanımlamasını yaptığı gibi bugün turpun büyüğü heybede diyerek sürecin savcılığına soyunarak bizi sakatlamaya çalışıyorlar. Hani delikanlıydın? Delikanlı adam mertçe mücadele eder, mertçe, mertçe mücadelesini verir. Biz mücadelemizi ilan ettik, ilan ediyoruz, ilan etmekten çekinmiyoruz. O bakımdan milletimiz delikanlı tutum ve tavırları sever, delikanlılığı sever. Nerede delikanlılık? Nerede kaldı hepimizin gururla ismini andığımız Kasımpaşalılık. Saraya yerleştikten sonra insanlarla bağı kopan bu anlayışın bunu unuttuğunu görüyoruz ve düşünüyoruz. Bizans oyunları oynanmaya başlandı. Açıkçası ben bu tutum ve tavrınızı ve bu bakışınızı, bu acı hamle ve hareketlerinizi başta Kasımpaşalı hemşerilerim olmak üzere yüce milletimize şikayet ediyorum. Hiç kusura bakma buradan ilan ediyorum. Cesaret de bizde, inanç da bizde, güç de bizde. O bakımdan güç ve kudret diye gördüğün şeyler bizim bu güçlü inancımızın, bu milletimizle olan, o birlikte olan o büyük gücümüzün yanında vız gelir tırıs gider. Bu yaptıkları hamleleri bütün güç ve kuvvetimize, milletimize olan inancımızla, toplumumuzun vicdanına, adalet duygusuna olan inancımızla yol yürüyoruz. Doğruluktan ve haksızlığa, hukuksuzluğa karşı durmaktan bizi bu durduğumuz yerden bir milim kimse kıpırdatamaz. Ama milletimize hizmet noktasında her yere koşar gider ve o hizmet için kendimizi her noktada cansiperane nefer haline getiririz bakış açımız budur. O bakımdan bu yürütülen yargı tacizi süreçlerini utanç verici olarak niteliyorum. Ve milletimizle beraber mücadeleye devam edeceğiz."
Anka Haber Ajansı