Haber: Edda SÖNMEZ - Kamera: Mehmet ÇALPAR
(İSTANBUL)- Esenyurt'ta Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanması ve yerine kayyum atanmasına tepkiler devam ederken, mutfak alışverişi için pazarı dolaşan Esenyurtlu yurttaşa göre en önemli sorun yoksulluk ve adaletsizlik.
ANKA Haber Ajansı ekibi, bir yandan ilçe merkezinde CHP'nin başlattığı Demokrasi Nöbeti protestolarını takip etti diğer yandan semt pazarında Esenyurtlu yurttaşa mikrofon uzattı. Belediye Başkanı Özer'in tutuklanması ve yerine kayyum atanması Esenyurt'ta adalet talebini öne çıkarsa da kameraya yansıyan, yurttaşın değişmeyen gündemi oldu: Yoksulluk, geçim derdi ve umutsuzluk...
77 yaşında, yıllardır pazarda ciğer ekmek satan seyyar satıcı emekli, "geçinemiyorum, bunu halka gösterin" dedi. Sorunlarının kaynağı olarak iktidarı işaret eden emekli, haklarının yendiği görüşünü şu sözlerle dile getirdi: "Bak emekliyim, bak elimde seyyar ciğer satıyorum görüyor musun? Geçinmek için seyyar ciğer satıyorum, ekmeğimi kazanmak için. 77 yaşındayım. 15 senedir ciğer satıyorum. Geçinemiyorum. Gösterin halka tamam mı? Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun. Emeklinin hakkını yiyor."
"En büyük sorun geçimsizlik, işsizlik, adaletsizlik. Ben Türkiyem'de yoksulluk istemiyorum"
İzmir'de ölen çocuklar ve kadın cinayetleri de Esenyurtlu yurttaşın gündemindeydi. Beş kardeşin yangında ölümünün tüm ülke gibi Esenyurtta da hem çaresizlikle hem öfkeyle karşılandığı, pazar alışverişindeki yurttaşların sözlerinde açıktı.
Bir Esenyurtlu, mutsuzluğa vurgu yaparken, "Türkiye'nin en büyük sıkıntısı ekonomi, açlık, kadın cinayetleri, çocukların durumu şu anda. Çok şey var. Herkes şu an çok mutsuz. O kadarını söyleyeyim" diye konuştu. "Ben Türkiyem'de yoksulluk istemiyorum" diyen bir başkası, hem adalet arayışını hem geçim sıkıntısını vurguladı, "Herkes gülsün kardeş olsun. Çocuğunu güzel beslesin. Beş tane çocuk yandı. Neden yandı? Yoksulluktan yandı. Babası hapiste. Annesi gitmiş kağıt topluyor" dedi. Ve pazar alışverişine ara verip, Türkiye'nin en büyük sorununun ne olduğunu soran muhabire şöyle yanıt verdi:
"Türkiye'nin en büyük sorunu yoksulluk. Başka ne var? Geçimsizlik, işsizlik. Adaletsizlik. Türkiye'de yok yok. Bunlar olursa Türkiye Türkiye olur. Yoksulluğu bitirirse, adaleti getirirse, insanları kardeş yaparsa ne bileyim yani. Hiç suçu olmayan bir başkanı gidip içeri atarsa burada Türkiye olmaz. Böyle adalet. Hükümet olmaz. Suçsuz bir kimse içeri atılmaz. Korkuyorsan onun yanına gitmeyeceksin o zaman. Korkup da adamı içeri atamazsın. Adalet olmadıktan sonra ben ne yapayım bu devleti. Git şuradan sor 50 kişiden 20 tanesi der ki benim param yok aç gidiyorum eve. Ben Türkiyem'de yoksulluk istemiyorum. Herkes gülsün kardeş olsun. Çocuğunu güzel beslesin. Beş tane çocuk yandı. Neden yandı? Yoksullukta yandı. Babası hapiste. Annesi gitmiş kağıt topluyor. Evet tamam. Beş tane çocuk yapmış ama yanlış yapmış. Keşke de yapmasaydı. Besleyeceğin şekilde doğum doğum yapacak çocuk yapacaksın. 10 tane, 15 tane çocuk olmaz. Paran yoksa, geçinemiyorsan, işin yoksa arkadaş kendini. Hükümetime sesleniyorum. Her zaman insanlara baksın. Fakirlere baksın. İş bulsun. Düzgün şekilde işleri yapsın."
Bir Esenyurtlu da "Görüyorsunuz değil mi? Büyük sorun geçinememek bu. Emekli geçinemiyor. Ne yapalım yani? Çok zordayız. İnsanın gözü görmez mi yani? Bak beş tane bebeğimiz öldü değil mi? Kimsenin gözü görmüyor. Gençlerimizde heves kalmadı" dedi.
Durgun pazar yerinde "Allah bugünleri aratmasın" duası
Pazarda tezgahlar arasında sakin hareketlerle gidip gelen, fiyatlara ve ürünlere uzun uzun baktıktan sonra bir başka tezgaha geçenler çoğunluktaydı. Esnaf alışverişe hareketlilik getirmek için zaman zaman bağırarak hatta türkü bile söyleyerek müşteri çekmeye çalışsa da pazar yeri, alışveriş hareketliliğinden çok bir tür zaman öldürme etkinliğine sahne oluyordu.
"Pahalılık, geçinemiyoruz. Daha aldığımız domatesi üç, dört kilo alıyorduk. Şimdi yarım kilo zor alıyoruz. Emekli maaşımız yetmiyor. Kira mı verelim" diyen bir yurttaşa bir başkası, "Vallahi en büyük sorun pahalılık, zam, her şey var. Biz çok kötü durumdayız. Bir şey alamıyoruz, peynir alamıyoruz, zeytin alamıyoruz, domates alamıyoruz, patates alamıyoruz, soğan alamıyoruz, yağ alamıyoruz. Gücümüz bu. Kiralar başını almış gitmiş" sözleriyle eşlik etti.
Bir başka Esenyurtlu ise daha sıkıntılı bir dönem yaşanmaması için duacı olduğunu şu sözlerle dile getirdi: "Türkiye'nin en büyük sorunu başımızdakiler. Yoksulluğa itiyorlar. Sosyal hayat, yaşam diye bir şey hiçbir şey bırakılmadı. Ancak fatura ancak kira ancak yaşam mücadelesi. Üstüne bir de halkın iradesi hakkıyla alan insanların hakkını gasp etmek. Daha ne olsun ki? Sonumuz ne olacak? Çok merak ediyoruz. Sadece diyoruz ki bugünleri Allah aratmasın bize. Başka bir şey değil yani."
"Kendileri saraylarda yaşıyor. Herkesin tuzu kuru"
Sadece müşteriler değil esnaf da geçim derdinde boğulmaktan şikayetçiydi. "En büyük sıkıntı yoksulluk, pahalılık, adaletsizlik" diyen bir fırıncı, 20 yıldır Esenyurt'ta fırın işletmesine rağmen bir otomobil alacak gelire ulaşamadığından yakındı.
Bir başka yurttaş ise kendi derdini anlatırken bir yandan da SMA hastası çocuklar için destek isteğini dile getirdi: "Geçim, adaletsizlik. Her şey var. SMA'lı çocuklar. Vallahi o SMA hastası çocuklar her köşede çığırıyorlar, bağırıyorlar. Niye devlet el koymuyor? Herkes zaten zor geçiniyor. Birine yardım ediyorsun, ikincisine bakıyorum, üzülüyorum. Her zaman yani görüyoruz. Yanımızda, çevremizde çok aç, susuz var. Hangi birine yetişeceğiz zaten bizim aldıklarımız ne ki. Yetişemiyoruz yani. Çok üzülüyoruz yani. Devlet niye el atmıyor bu çocuklara? Niye bakmıyorlar? Kendileri saraylarda yaşıyor. Herkesin tuzu kuru. Milletvekilleri kendi derdinde."
"En büyük sorun ekonomi ve mülteciler"
İstanbul'un yurt dışından da en çok göç alan ilçesi olan Esenyurt'ta sosyal yardımlarda çifte standart eleştirisiyle artan adaletsizlik duygusu da yüksek. Bu nedenle ilçede yaşayanlara göre ülkenin en önemli sorunu, ekonomik sıkıntılarla da birleşen mülteci sorunu. Pazar yerindeki bazı yurttaşlar bu konuyu şu sözlerle ifade etti:
"En büyük sorun, millet acından ölüyor. Değil mi? Yanlış bir şey var mı? Bak pazarı sabahtan geziyorum. Ne alacağım diye düşünüyorum. Alacak bir şey yok. Yüz liradan aşağı bir şey var mı? Tamam ben emekliyim, alabilirim belki zar zor ama. Beş altı tane çocuğu olup hiç emekli maaşı olmayanlar ne yapsın? Acından ölsün. Burada Suriye vatandaşı bir sürü. Onların ek kartları var bilmem yardımları var. Onlar bir markete giriyor. Dolu dolu alıp gidiyor. Bizler marketin en ucuz yeri nereyse orayı geziyoruz. Bazen boş çıkıyoruz. Yani bu hakkı mı? Madem biz seçtik, biz başa getirdik bu lideri. Bizim sorunlarımızı çözmek zorundalar. Yani başka türlü olmaz. Yani gidin bakın millet acından ölüyor. Bugün bir balık 150 lira. Bir tane palamut. Altı, yedi tane çocuğu olan veyahut da iki kişiye zaten zar zor yeter 150 TL verip onu yese geriye ne yemek yiyecek? Aldığı kaç para? Aldığı maaş 10 lira, 12 lira. Ev kirası. Evi olmayanlar var. Ev kirası ödeyemiyor bugün millet. Sokakta kalanlar var. Çok zor. Bu ekonomi düzelmedikten sonra çok zor. Bu ülke batar. Ben onu diyeyim."
"Ekonomi, ekonomi ve mülteciler. Mültecilerin gitmesini istiyorum. Çok rahatsızız. Esenyurt gibi yerde çok rahatsızız. Çünkü hiçbir konuda anlaşamıyoruz. Hiçbir konuda. Ha tamam Türkiye'de bakmak istiyorlarsa başka bir yere götürsünler."
Anka Haber Ajansı