(ANKARA) -CHP'nin düzenlediği Eğitim Maratonu'nun üçüncü oturumunda konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, “Özellikle kız çocuklarını okula göndermek istemeyen muhafazakar velilerce 4+4+4 uygulaması örgün eğitimden kaçış olarak fırsat bilinmiştir. Eğitimde hayalet öğrenci sorunu başlamıştır. Okula kayıtlı ama okulda olmayan çocuklar ortaya çıkmıştır” dedi.
CHP’nin Anıtpark’ta düzenlediği Eğitim Maratonu’nun üçüncü oturumu, “Temel Eğitim ve Ortaöğretim” başlığıyla gerçekleştirildi. Milli Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş başkanlığında gerçekleştirilen oturumda, CHP Kültür ve Turizm Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti Ekin Gamze Gencer, Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Feyyat Gökçe, eski Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer ve Eğitim Gücü Sen Genel Başkan Yardımcısı İsmail Akdağ yer aldı.
“Hayalet öğrenci sorunu başladı”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, eğitimdeki eşitsizlik gibi okullar arasındaki nitelik farkının da derinleştiğini vurgulayarak, “Okulların fiziksel koşulları ve sınıflardaki öğrenci sayıları da okullar, ilçeler, iller ve bölgeler arasında ciddi farklılıklar göstermektedir. Okulların fiziksel durumu; donanımsal, bölgesel, ekonomik vb. koşullarına bağlı olarak farklılıklar göstermektedir” eleştirisinde bulundu.
Okulların boş alanlarına sınıflar yapılarak, çocukların oyun alanından mahrum edildiğini anlatan Özçağdaş, “Okullaşma oranı azalmış durumda. Okullaşmış gibi görünen yüzde 30’luk bir kesim var. İktidarın varmış gibi yaptığı başka bir örnek” dedi.
Özçağdaş, 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte, öğrencilerin ilkokuldan sonra direkt olarak açık öğretim ortaokullarına yönlendirildiğine işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Özellikle kız çocuklarını okula göndermek istemeyen muhafazakâr velilerce 4+4+4 uygulaması örgün eğitimden kaçış olarak fırsat bilinmiştir. Eğitimde hayalet öğrenci sorunu başlamıştır. Okula kayıtlı ama okulda olmayan çocuklar ortaya çıkmıştır”
Taşımalı eğitim ile 1.2 milyon öğrencinin her sabah kilometrelerce ileride başka ilçelerdeki okullara kötü koşullarda, güvencesiz seyahatler ve kötü beslenme koşullarıyla gittiğine dikkat çeken Özçağdaş, “Köy okullarımız kapatıldı ve sayıları son derece azaltıldı” diye konuştu. Özçağdaş, şu eleştirileri yaptı:
“Artık tarikatlar ve cemaatler ortaöğretim yurtları açabiliyorlar. Kamuoyunun vicdanını sızlatan, denetimden uzakta yurtlarda yaşananlar tespit edilemiyor. Tespit edenler, bürokratlar tarafından baskı görüyor ve istismarların üzeri örtülüyor. Aladağ’daki çocukların acısını hala içimizde taşıyoruz. İktidar, çocuklarımızı cemaatlerin eline bırakıyor. Bu hafta Meclis’te yasa teklifi görüşülen proje okulların bugün sayısı 2400. 30-35 bin öğretmenin tamamı Mili Eğitim Bakanı tarafından atandı. Bu okulların tüm idareci kadrolarını Bakanlık atıyor. AKP, bizzat ülkenin gözbebeği okullarına kendi kadrolarını yerleştirerek zihni açık çocukların yetişmesine engel oluyor.”
“Dezavantajlı çocuklar öncelenmeli
Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti Ekin Gamze Gencer, Türkiye’de bazı çocukların farklılaşan isteklerinin eğitim sistem içinde karşılanmadığını belirterek, “İhtimam gösterilmeyen gruplardan biri de engelli çocuklar. Biz bu çocukların sayısını bilmiyoruz. Diğer gözardı edilen grup yabancı çocuklar. Ayrımcılık gibi süregelen sorunlara ek olarak siyasi söylemlerin de etkisiyle tehdit altındalar” eleştirisinde bulundu. Gencer, özel eğitimde kaynaştırma öğrenci sayısının dramatik şekilde azaldığını belirterek, “Ülkenin mali ve beşeri kaynakları eşitlemeye yöneltilmeli. Dezavantajlı öğrenci okul ve bölgeler öncelenmeli. Eşitlik, hakkaniyet ve kapsayıcılık temel alınmalı. Eğitimde atılacak adımlar kazanımlar üzerine inşa edilmelidir” dedi.
“Çocuklara öte dünyayı hazırlamayı tercih ediyorlar”
Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Feyyat Gökçe, devletin temel görevlerine işaret ederek, “Devlet dediğimiz siyasal örgüt de amaçlı davranan canlı bir organizmadır. O nedenle eğitim amaçlı bir girişimdir. Eğitim hem amaçlı bir girişim hem de siyasal; devlet aygıtının kontrolünde olan bir girişimdir” diye konuştu. Gökçe, şöyle devam etti:
“Devletin temel niteliğinin laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu açıkça belirtilir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemişken eğitim sistemlerindeki değişmeler şu şekilde ifade edilebilir. Bir toplumun siyasal değişimleri nasılsa eğitim sistemindeki değişmeler de öyledir. Ne yazık ki bakanlığın programı insanları bu dünyaya hazırlamak yerine öteye dünyaya hazırlamayı tercih etmektedir. Öte dünyanın çözüm önerileriyle bu dünyanın sorunlarını asla çözemezsiniz”
“İktidar yeni bir rejim kurmaya çalışıyor”
Eski Eğitim Sen Genel Başkan Alaaddin Dinçer, eğitimin siyaset üstü değil, siyasetin merkezinde olduğunu vurgulayarak, “Eğitim de siyasal ideolojik bir alandır. Gericilik, ırkçılık ve asimilasyon eleştirisi, AKP döneminde daha da katmerlendi. İktidar yıllardır yeni bir rejim kurmaya ve yeni bir toplum kurmaya çalışıyor ve buna uygun kafalar yaratmaya çalışıyor” eleştirisinde bulundu. Toplumun en küçük hücrelerine ulaşıp onları örgütlemek gerektiğini kaydeden Dinçer, “Tüm demokratik kitle örgütlerini, muhalefeti, herkesi eğitimin piyasacı, gerici uygulamalarına karşı ortak tutum almaya ve tavır geliştirmeye davet ediyorum” çağrısında bulundu.
“Kayıp neslimiz var”
Eğitim Gücü Sen Genel Başkan Yardımcısı İsmail Akdağ, “sistemsizlik” üzerine kurulu bir eğitim sistemi olduğunu vurgulayarak, “Sürekli değişen bir eğitim sisteminde yetişen çocuklar ve değişen eğitim sistemlerine uyum sağlamaya çalışan öğretmenlerimiz söz konusu. Sistemin dayatmaları içinde öğrenci yetiştirmeye çalışıyoruz. Sınava dayalı ve iletişimden kopuk, materyalist bireysel çocuklar yetiştiriyoruz. Maalesef öğretmenlerin de değerlendirme kriteri kaç çocuğun sınavı kazandığı kriteri” diye tepki gösterdi. 4 katlı ilkokullarda bir felaket anında kolayca tahliyeye yönelik bir düzenleme olmadığına dikkat çeken Akdağ, şöyle konuştu:
“Ruhu beslenmeyen çocuk şiddete başvurur. Sürekli sistem değişiyor ve siz sürekli buna adapte olmak zorundasınız. Norm fazlası öğretmenlerimiz ve kayıp bir neslimiz var. Meslek eğitiminden uzaklaştırılmış gençlerimiz var. Kimsenin umurunda değiller. Birileri bizi kıskanıyor diyorlar ya hep, evet çünkü müthiş bir genç potansiyelimiz var. Ama eğitim sisteminin, genç potansiyelini bu kadar kolayca harcadığı başka bir ülke yoktur diye düşünüyorum. Şanlıurfa’da hiçbir doğrusu olmayan bir çocuğa çeyrek altın takıldı, sanki istenen bu, hepiniz bunu yapın der gibi.”
“Eğitimde kültüre dair hiçbir şey yok”
CHP Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, kültürel yozlaşmaya işaret etti. Okulda telefonu yasaklamayı çözüm sanan yöneticiler olduğu eleştirisini yapan Atalar, şöyle devam etti:
“İnsanın kendisini ve dünyasını anlamlandıran her şeyin bir kültür meselesi olduğuna dair bir eğitim müfredatı yok. Temel eğitim ve ortaöğretimde kültüre dair bir şey yok. Hangi mesleği edineceğine dair onu yönlendirecek hiçbir faaliyetimiz yok. Tarih derslerinde medeniyetlerle ilgili anlatılanlar kısıtlı. İnkılap tarihi anlatıyoruz, tarih veriyoruz ama bu devrimlerin ne için yapıldığını anlatmıyoruz. Tarih Osmanlı’dan başlıyor ve yakın tarihte sona eriyor. Devamında bir olay yaşanmamış gibi, sosyal medyadan öğrenilenleri bilen bir öğrencilik söz konusu. Mülteci sorunu söz konusu. Bin yıldır hep beraber yaşıyoruz, ama ülkemize ve değerlerine uyum sağlayamayan, bir şekilde geri gönderilmesi gereken ve sayısını bilmediğimiz kadar mülteciyle yaşıyoruz. Kendi kültürleriyle yaşamaya çalışıyorlar. Bu nedenle maalesef çocuklarımızın da eğitim-öğretim faaliyetlerinde ayrımcılık ve nefret diline sebep olacak durumlar yaşıyoruz. Bunlar ortadan kaldırılmalıdır.”
Anka Haber Ajansı