Chp’li Kayıhan Pala: “Yılda 12 Defa Doktora Gidilmesiyle Övünen Bakanımız Var”

OECD ülkelerinde bir yılda hekime başvuru sayısının 6 olmasına rağmen Türkiye’de bunun 11’in üzerine çıkarılması hedeflendiğini söyleyen CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, “OECD ülkeleri 6 kez başvuruyor bizden yaşlı nüfusa sahip oldukları halde. Bizde yılda 11-12 defa gideceğiz diye Sağlık Bakanı övünüyor. Gerçekten anlaşılabilir bir şey değil” dedi.

Haber: Meltem Karakaş

(ESKİŞEHİR)- OECD ülkelerinde bir yılda hekime başvuru sayısının 6 olmasına rağmen Türkiye’de bunun 11’in üzerine çıkarılması hedeflendiğini söyleyen CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, "OECD ülkeleri 6 kez başvuruyor bizden yaşlı nüfusa sahip oldukları halde. Bizde yılda 11-12 defa gideceğiz diye Sağlık Bakanı övünüyor. Gerçekten anlaşılabilir bir şey değil" dedi.

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt Eskişehir Bilecik Tabip Odası tarafından düzenlenen "Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün" paneline katıldı. Panelde konuşan CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, sağlığın en temel hak olduğunu ve vatandaşlarla sağlık sistemi arasına eşitsiz bir durumun girmemesi gerektiğini ifade etti.

"Sağlık en temel insan hakkı"

Kayıhan Pala’nın konuşmasından öne çıkan ifadeleri şu şekilde:

"Sürece tamamen bir sermaye birikimi ve kar maksimizasyonu gözüyle bakılıyor. Oysa biz sağlık en temel insan hakkıysa, hak olduğu için ve hasta, hasta yakını, sağlıklı insanlarla sağlık hizmetleri arasına herhangi bir engelin girmesini önleyecek çerçeveye ihtiyaç duyduğumuzda bizim koruma meselesini ön plana çıkarmamız lazım. ‘Başka bir sağlık sistemi mümkün’ derken biz bu sistemi kurgulamayı hangi ilkeler ışığında ele almalıyız? Sağlık en temel insan hakkı. Eğer sağlık en temel insan hakkıysa Türkiye Cumhuriyeti içindeki her yurttaşın bu hakla arasına eşitsiz bir noktanın girmemesi gerekir. Eşitsizlikler iller arasında da pek çok parametrede karşımızda duruyor.

"SGK’nın uğratıldığı hasar 10 milyar TL’nin üzerinde"

Bir yazı yazmıştım tıp dergisine. Sağlıkta 3 Ç. Neydi bunlar? Çürüme, çöküş ve çeteleşme. Bunların hiç birisi birbirinden bağımsız değil. Çünkü önce sistem çürüdü. Sonra çöküş. Ve bu çöküş öyle çöküş haline geldi ki yalnızca yenidoğan çetesiyle değil bir örnek sıralayayım size. Ciddi bir çeteleşmenin kucağında olduğumuz bir dönem karşımıza geldi. Bir tıbbi malzeme kullanılmaması gereken, bir cerrahi girişim için sağlık uygulama tebliğinde endikasyon vardır, kullanılmalı diye kodlanmış. Bu kodlanmadan sonra bazı özel hastaneler başta olmak üzere bu malzemeyi sürekli kullanmaya başlamışlar. Ve bazı doktorlar, bazı özel hastanelerde bu malzeme kullanılmaz diye itiraz etmeye başlayınca SGK’ya itirazlar gitmeye başlayınca sonrasında SGK yasal başvurunun da ardından bir soruşturma açmak zorunda kalmış. Dört kişilik soruşturma heyeti uzun zaman soruşturma sürdürmüşler. Bütün dosya elimde. Ve sonunda bu malzemenin asla burada kullanılmaması gerektiğine ilişkin bilim insanlarından aldıkları verilerle dosyayı tamamlamışlar. 10 yıl içerisinde döviz kurundaki değişikliğe bağlı olarak SGK’nın sırf bu malzemenin kullanılması nedeniyle uğratıldığı hasar 10 milyar TL’nin üzerinde.

"Kurmamız gereken sistem kamucu olmalı"

Sosyal demokrasinin özgürlük, eşitlik, adalet ve dayanışma olmak üzere dört temel değeri var. Bu değerlerle kuracağınız sağlık sisteminin yapı taşları arasında her birisiyle ilişki kurmamız lazım. Yani yönetim yapısından söz ediyorsak hem özgürlük hem eşitlik hem adalet hem de dayanışma ile arasında bağ kurmamız lazım. Kurmamız gereken sistem kamucu olmalı. Mutlaka eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli olmalı. Nitelik noktasında da şunu söylemem gerekir: Türkiye’de ve özellikle AK Parti döneminde ama daha önce 1980’lerden itibaren sağlık hizmetlerinin kalitesinin ‘hastaların memnuniyetine odaklandığı’ bir yaklaşım tamamen topluma pompa edildi. Yani biz burada bir sorun var dediğimizde o zaman ki bakanlar, sonraki bakanlar hep ama insanlar, hastalar memnun diyorlar.

"OECD Türkiye’de sağlık hizmetlerinin düşük kalitede olduğunu kanıtladı"

Sağlık hizmetlerinin kalitesi hizmetten yararlananın memnuniyeti ile ölçülemez. Kuşkusuz hizmetten yaralananın memnuniyeti önemlidir ama sağlık hizmetlerinin kalitesi o hizmeti alanla veren arasında bilgi asimetrisi arasında tek başına memnuniyete odaklanamaz. Üstelik sağlıkta dönüşüm programlarının en önemli sıkıntılarından birisi OECD’nin bile bir tek Türkiye için hazırladığı sağlık hizmetlerinin kalitesindeki düşüklüğün ortaya konması ile kanıtlanmıştır.

"Hekime başvuruyu 11’e, 12’ye çıkartmakla övünen Sağlık Bakanımız var"

Maalesef sağlıkta dönüşüm programı bu sermaye birikimi ve kar maksimizasyonu sürecinde niceliği ön plana çıkartan niteliği geri planda tutan bir tutum izlemiştir. Şu andaki sağlık bakanı ve bir önceki sağlık bakanı şununla övünüyorlar: Bu senekinden örnek vereyim. Geçen sene bir kişinin yılda ortalama hekime başvurma sayısı 10 civarındaydı. Biz şimdi bunu 11’e, 12’ye çıkartacağız. Aklı başında tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisi halk sağlığı dersinde böyle bir yanıt verse o dersten geçemez. Bir tıp doktoru sanki çok fazla doktora başvurmanın iyi bir şey olmuş gibi insanlara sunarak bununla övünebiliyorsa aslında sistemin ne kadar zafiyet içinde olduğunu ne kadar çöktüğünü anlamamız mümkün.

"OECD ülkeleri 6 kez başvuruyorlar"

Bizimkiler övünüyor 11 defa, 12 defa hekime başvuracak diye. OECD ülkelerinin ortalaması 6. OECD ülkeleri 6 kez başvuruyorlar bizden daha yaşlı bir nüfusa sahip oldukları halde. Buna rağmen yılda 6 defa doktora gidiyorlar. Biz yılda 11-12 defa gideceğiz ve bunu da artıracağız diye sağlık bakanı övünüyor. Gerçekten anlaşılabilir bir şey değil. İsveç’te yurttaşlar bir yılda 3 kez doktora gidiyorlar. İsveç’te insanlar bizden uzun yaşıyor. İnsanlar İsveç’te bizden daha yaşlı. Buna rağmen yılda 3’ten fazla doktora gitmeye ihtiyaç duymayan bir sistem ortaya konmuş.

"Sorunların yüzde 80’nini birinci basamakta çözemezsiniz"

Sağlık insan gücü planlama rehberi var. 90’dan fazla branş var tıpta. Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında nüfus başına bizdeki uzman sayısının daha fazla olduğu. Bir tanesi beyin cerrahı, diğeri kalp damar cerrahı. Türkiye gibi bir ülkede Avrupa ile kıyaslandığında bu iki alanda daha fazla hekim çıkartacak planlamayı nasıl yaptılar? Gerçekten bunu tartışmamız gerekiyor. En fazla ihtiyaç duyduğumuz branşlar hala pediatristler, psikiyatristler, meslek hastalıkları. Buralarda pek yok. Çünkü daha önce konuştuğumuz, planlama bilimsel bir perspektife göre yapılmış değil. Eğer siz planlamayı Türkiye’deki sağlığı koruma ve hastalıkları tedavi etme açısından sorunların yüzde 80’nini birinci basamakta çözeceğim diye yaparsanız geri aklan sevk sistemiyle hangi branşa ne kadar ihtiyacımız olduğunu şu anda o branştan kaç hekimin olduğunu bunların yaş, il, kurum bilgilerini ortaya koyarak yapacak olursanız buradan yürümek doğru olabilir. Türkiye’de bilimsel planlamaya ihtiyaç var.”

Anka Haber Ajansı

Gündem Haberleri