Chp'den Ege Denizi’ndeki Depremlerle İlgili "Deprem Acil Eylem Planı" Toplantısı

CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek ve Murat Bakan, İzmir, Aydın, Manisa, Denizli, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla birlikte Ege Denizi’ndeki depremlerle ilgili "Deprem Acil Eylem Planı Toplantısı" yaptı. Zeybek, beş büyükşehir belediyesinin acil eylem planını yarın itibarıyla hazırlayacağını söyledi.

(İZMİR)- CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek ve Murat Bakan, İzmir, Aydın, Manisa, Denizli, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla birlikte Ege Denizi’ndeki depremlerle ilgili "Deprem Acil Eylem Planı Toplantısı" yaptı. Zeybek, beş büyükşehir belediyesinin acil eylem planını yarın itibarıyla hazırlayacağını söyledi.

Ege Denizi’ndeki depremlerle ilgili CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek ve Murat Bakan, İzmir, Aydın, Manisa, Denizli, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla birlikte "Deprem Acil Eylem Planı Toplantısı" yaptı. İzmir'de bir otelde gerçekleşen toplantıya Genel Başkan Yardımcıları Zeybek ve Bakan'ın yanı sıra Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve Sosyal Demokrat Belediyecilik Eşgüdüm Konseyi Genel Sekreteri ve ilgili bürokratlar da katıldı. Toplantının sonunda CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, açıklama yaptı.

Ege Denizi'nde özellikle Yunanistan'ın Santorini adasında meydana gelen sismik aktivitelerin bölge için ciddi bir risk oluşturduğunu belirten Zeybek, şunları söyledi:

"Komşumuz Yunanistan bu duruma karşı etkili önlemler alırken maalesef ülkemiz benzer bir hazırlık genel yönetim noktasında eksik olduğunu görmekteyiz. İki gün sonra 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremin ikinci yıl dönümü. Cumhuriyet tarihinde gördüğümüz en büyük yıkıma neden olan çok sayıdaki yurttaşımızın canını yitirmesine ve yaralı olarak enkazdan çıkmasına yol açan büyük depremin ikinci yıl dönümünde İzmir, Aydın, Manisa, Denizli, Muğla'yı etkileyecek olan Ege Denizi'nde sismik yoğunluğun artışıyla ilgili yapılması gereken önlemlerle ilgili eş güdüm toplantısını gerçekleştirdik. 2020 yılında İzmir’ depremi sonrasında TBMM’de kurulan depremin etkileri ve hasarların azaltılması ile ilgili bir komisyon var. Bu komisyonun hazırladığı 500 sayfalık İzmir depremi sonrası komisyonun hazırladığı bir rapor var. Yine Kahramanmaraş depreminin hemen arkasından 912 sayfa, 449 sıra sayılı bir rapor yayınlanmıştır. Bu raporların birleşimi olan bu rapor, bin 412 sayfalık rapor geçtiğimiz yasama döneminde TBMM’de görüşülmüştür. Aslında tüm kurumlar, tüm bakanlıklar ve belediyelerin tamamında durum tespiti yapılıp riskli alanların tamamı belirlenmiştir. Hatta raporda açıkla belirtilmiştir; Türkiye’de 6.7 milyon riskli konutun 20 yılda dönüştürülmesi görev ilgili bakanlıklara tamamlanmıştır. Kahramanmaraş merkezli depremden sonra yıkılan 670 binden fazla konutun bugün itibarıyla 201 bin tanesi teslim edilmiştir. Biz yılda 350 binden fazla konutun dönüştürülmesini sağlayacağımıza dair bir yol haritası belirlemişken deprem sonrası sadece 201 bin konut hak sahiplerine eksikleriyle teslim edilmiştir. Görünen o ki bütün bu sürecin doğru ve eksiksiz işlenmesi için alışılagelmiş yöntemlerden çıkıp hızlı şekilde aksiyon alınması gerekir. Daha bu sabah Resmi Gazete’de yayınlanan kararla AFAD Başkanı’nın değiştiğini görüyoruz” dedi.

"40 milyar doların üzerinde bir kaynak toplandı"

"17 Ağustos 1999 depreminden sonra Türkiye'de deprem vergisi adı altında bir vergi toplandı" diyerek sözlerini sürdüren Zeybek, şunları kaydetti:

"Özel iletişim vergisi diyerek de tarif ettiğimiz bu vergi ilişkin olarak 2023 yılı raporlarında 40 milyar doların üzerinde bir kaynak toplandığını görüyoruz. Ancak bugüne kadar gerek ilgili Maliye Bakanlığı'nın gerek Başbakan Yardımcısı'nın gerekli diğer bakanların açıklamalarında deprem için toplanan paraların kentsel dönüşüm iyileştirilmesi ya da afet riskinin azaltılması yerine bütçe açıklarının azaltılması ya da tarımsal üretime kredi desteği verildiği biçimde bir açıklama yapılmıştır. Oysa hepimiz biliyoruz ki deprem riskinin azaltılması riskli yapı stokunun azaltılmasından geçmektedir. Türkiye'de 1980 ile 2000 yılı arasında kırsal kesimden büyük şehirlere göçün çok yaygın oldu. Kent nüfusundaki artış oranlarını yüzde 7,8,9,10'lar seviyesinde olduğu dönemlerde çoğunlukla mühendislik hizmeti almamış, nitelikli betonarme yapı özelliği göstermeyen bugün 40 yaşının üzerinde olan yapılar çok ciddi biçimde risk oluşturmaktadır. Başka önemli bir ayrıntı da bu binalarda daire sahibi olmuş olan ya bu binalarda kat maliklerinin büyük bir çoğunluğunun emekli olması ve emekli maaşının dışında da başka bir gelirinin olmadığı dikkat aldığımızda özellikle de binalarla ilgili yasal dönüşüm sürecinde kaynak ve maliyet analizlerinin doğru yapılması ve ihtiyaç sahibi yurttaşlarımızın doğrudan finansman erişiminin sağlaması gerekir. Bunun da temel yolu açıktır. Konutunu dönüştürmek isteyen gelir ihtiyacı olan dar gelirlerin, emeklilerin ya da asgari ücret seviyesi ücret alanlarla ilgili en az 15 yıl vadeli faizsiz kredilerle bu finansman açığının hazine tarafından karşılanmasını sağlaması gerekir. Türkiye'de kentsel dönüşümle ilgili binlerce sayfa, kitap, on binlerce makale, binlerce bilim insanı, siyasetçi, kamu yöneticisinin söylediği ve yapılması gereken işlerin tamamının yapılabilmesi açısından hazinenin bu konularla ilgili faizsiz ve 15 yıla yayılan bir ödeme planıyla finansman ihtiyacının sağlanması gerekir. Bugün bankaya gidip kredi almanın maliyeti yüzde dörtler seviyesindeyken üstelik 2025 yılının bugün açıklanan ocak enflasyonu da yüzde beş seviyesindeyken yüksek enflasyon ve yüksek faiz sarmalının olduğu dönemlerde kentsel dönüşüm süreçlerinin yapılabilmesi ve konutların dönüştürülmesinin yurttaşlar açısından olağanüstü bir zorluk taşıdığını görmek gerekir.

"Başlı başına büyük çelişki"

Bu dönemde kentsel dönüşümden yararlanmak isteyecek olan yurttaşlarımızın barınma meselesini çözebilmesinde ucuz kiralık konuta ulaşması ya da sosyal konutlarda bu geçiş dönemini geçirebilmeleriyle ilgili bir planlamaya ihtiyaç olduğu çok açıktır. Ancak gördüğümüz o ki ne İzmir depremi sonrası ne de Kahramanmaraş depremi sonrası bu konularla ilgili atılmış herhangi bir adım yoktur. Yine bu dönemde Sayın Cumhurbaşkanı dün yaptığı açıklamada, yerel üretimlerin bu konularla ilgili adım atmasını ve kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmasını talep etmektedir. Bütün bu konular tabii ki devletin kurumlar arasındaki iş birliğinin en üst seviyede sağlanmasının açık olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak geçmiş dönemden kaynaklanan vergi ve sosyal güvenlik kurumu prim borçlarını bir yapılandırmayla tahsil etmek yerine belediyelerin İller Bankası ve hazineden aldığı payları yüzde 40'lar oranında her ay keserek zaten cari işlemlerini bile yapmakta zorlanır hale getirdiğiniz belediyelere dönüp kentsel dönüşüm süreciyle ilgili de kaynak ayırın ya da yatırım yapın demek başlı başına büyük bir çelişkidir. Ve bu çelişkinin ortadan kaldırılması konusunda da burada bulunan belediye başkanlarımızla yaptığımız değerlendirmede ortaya çıkan tablo da çok açıktır. Devlet yerel yönetimleri kentsel dönüşüm sürecinde etkin olarak yer almasını istiyorsa o zaman büyükşehir belediyeleri ve ilçe belediyelerinin de kamuya ya da sosyal güvenlik kuruluna olan borçlarını faizsiz olarak en az 120 ay seviyesinde bir uzatmaya gitmesi gerekmektedir. Burada büyükşehir belediyelerinin yanında belediyelerin iştiraki olduğu şirketler açısından da bir uzun vadeli yapılandırmanın şart olduğunu belirtmek istiyorum.

"Türkiye çok önemli bir bir fırsatını son 25 yıl içinde iktidarlar eliyle kaybetmiştir"

Yine bu dönem içinde hazinenin yapmış olduğu arazi satışlarından belediyelere aktarılması gereken yüzde 38 pay ise hazine yerine satışların TOKİ'ye devredilmesi ve TOKİ'nin yaptığı satışlardan da yasa gereği belediyelere kaynak ayrılmaması da ayrı bir sorundur. Düşünün, Muğla Büyükşehir Belediyemizin sınırları içinde satılan milyarlarca liralık Aydın Büyükşehir Belediyemizin sınırlarında satılan milyarlarca liralık hazine arazilerinden o belediyede bunların altyapısını, yollarını kanalizasyon, içme suyu şebekelerini yapılacak, yapacak olan belediyelerle ilgili tek kuruş kaynak aktarılmamaktadır. Bu uygulamadan da hızla vazgeçilmesi gerekmektedir. 1999 deprem sonrasında kentsel dönüşme tabi olacak alanlardaki yapıların dönüştürülmesi için kaynak ihtiyacının büyük bir oranda şehir merkezindeki kamu arazilerinin, sanayi tesislerinin, askeri alanların dönüştürülmesinden buradan elde edilen gelirle de riskli yapı stokunun azaltılması gündeme alınmışken bu alanlarla ilgili kamusal hizmet yapmak yerine bu arazilerde yandaşlara peşkeş çekilmesi sonucu elde edilen gelirin tamamı yandaşlara aktarılmış ve şehir merkezindeki askeri alanların, sanayi tesislerinin, yeşil alanların ya da kamusal hizmet alanlarının imara açılması dolayısıyla elde edilen gelirlerde yerel yönetimlere pay aktarılmadığı gibi buralardan elde edilen rantta kentsel dönüşüm faaliyetlerinde kullanılmamıştır ve Türkiye çok önemli bir bir fırsatını son 25 yıl içinde iktidarlar eliyle kaybetmiştir.

Mevzuattan kaynaklanan problemler aşılmalı

6306 sayılı kanuna göre yerel yönetimlere verilen imar planı ve uygulama yetkisi Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından yerel yönetimlerde giderek yetki vermeyerek kentsel dönüşüm çalışmaları büyük oranda engellemektedir. 6306 sayılı yasa 2012 yılında çıkmış olan bu yasanın doğru uygulaması ile burada yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması ve plan yapma uygulama yetkilerinin kendisine tanımlaması ile birlikte önemli mesafe kat edilirken, Çevre Şehircilik Bakanlığı sınırlı sayıdaki büyükşehir belediyesine ya da sınırlı sayıdaki bir bölgeye bu uygulama yetkisini ilçe belediyelerimize aktarmış. Bu da önümüzdeki engellerden birisi olarak durmaktadır. Depremde yapı stokları çok önemlidir. Deprem aslında bir şehircilik meselesidir. Türkiye'de yer sarsıntıları ya da herhangi bir bölgemizde deprem meydana geldiğinde ağırlı olarak biz onun büyüklüğünü, fay hattının uzunluğunu, derinliği üzerinden bir tartışma götürüyoruz ama esas olan depremin etkilediği yerleşim alanları, sanayi tesisleri, ulaşım aksları, kara yolu ya da demir yolu hatları gibi bu hatlar üzerindeki yapılması gereken önlemler konusu maalesef geri planda bırakılmaktadır. O nedenle bugünden hemen başlamak üzere özellikle ulaştırma faaliyetinde bulunan devlet demir yolları, havaalanları, metro istasyonları ya da kara yollarının kavşaklarında üst geçit alt geçitlerindeki viyadüklerindeki güçlendirme çalışmalarıyla ilgili yeni bir kaynak ayrılması ve bununla ilgili de ortak bir eş güdüm planlamasının yapılmasının şart olduğunu belirtmek istiyorum. Yine buradaki belediye başkanlarımızın ifadesiyle büyükşehir belediyelerinin sınırlarına dahil edilmiş olan daha önce köy statüsüyle olan, şimdi kırsal mahalle statüsüyle olan yapılarla ilgili yerleşim yerlerinin alanlarının belirlenmemesi, bu alanlarla ilgili yeni yerleşimlerin yapılacağı alanların oluşturulması da yaşanan zorluklar, özellikle kırsal mahallelerdeki kaçak yapılaşmanın çok fazla sayıda artmasına ve bu bölgelerde sadece şehir merkezleri değil, kırsal mahallelerimizdeki yapılarımızın da risk oluşturduğu ortadadır. Burada ki engellerin ortadan kaldırılması, ilçe belediyelerimiz ve büyükşehir belediyelerimizin kırsal mahallelerdeki yerleşim yerlerine alanların belirlemesi konusundaki mevzuattan kaynaklanan problemleri mutlaka aşmaları gerekir.

"Beş büyükşehir belediyemiz acil eylem planını yarın itibariyle hazır edecekler"

Yunanistan'daki sarsıntılar sonrasında bugün burada ilgili belediyelerimizin itfaiye daire başkanları, AKOM yetkilileri ve kentsel dönüşümle ilgili afet riskini azaltacak olan daire başkanıyla birlikte eş güdümün yapılması ile ilgili bir karar aldık. Bu kararımızın sonrasında artık belediye başkanlarımızın herhangi bir biçim ile çağrısına gerek olmadan doğrudan itfaiye daire başkanlarımız, afet işleri daire başkanlarımız, kentsel dönüşüm daire başkanları, su ya da kanalizasyon ilerisi başkanları Ege Bölgesi’ndeki büyükşehirler ve ilçe belediyelerinde gelen bir olumsuzluk çıkması durumunda eş güdüm içinde kimin nerede, nasıl yardım edeceği konusunda da bir yol haritasında belirlediğimizi buradan belirtmek istiyorum. Yine AFAD’ın riskin seviyesine göre belirlediği ortak ve yakın iller bunlar tam da belirlemişti, Türkiye Müdahale Planı’nda belirlemişti. Bu plan çerçevesi içinde de 24 saat esasına göre belediyelerimizin ilgili bilimlerinin bir teyakkuz içinde olacağını da buradan belirtmek istiyorum. Beş büyükşehir belediyemiz acil eylem planını yarın itibarıyla hazır edecekler. Kendileri ilçe belediyelerle bir eş güdüm toplantısı gerçekleştirecekler ve Ege Bölgesi’nde olası bir problem halinde alınacak olan önlemler konusunda belediyelerimizin acil eylem planlarında hazır olduğunu buradan belirtmek istiyorum. Kültür Tabiat Varlıkları Kurullarına bir çağrı yapmak istiyorum. Özellikle İzmir'in bazı ilçelerinde yıkılıp yeniden yapılması gereken kentsel sit alanı içerisindeki yapılarla ilgili Kültür Varlıkları Koruma Kurullarının raporlarının olumsuz vermesi bu bölgedeki risklerin uzun vadede yayılmasına yol açmaktadır. Deprem riski taşıyan bölgelerde alınacak olan kararlar konusunda daha cesur, daha adil ve daha hızlı davranılması konusunda buradan Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Kültür Varlıkları Koruma Kurullarındaki bütün yöneticileri bir kez daha uyarıyorum ve hızlı aksiyon almalarını özellikle de kentsel sit alanı içerisinde yaşayan yurttaşlarımızın can ve mal güvenliğiyle ilgili belediyelerimizden gelen plan önermelerine olumsuz cevap verme uygulamasından vazgeçmelerin çağrısını yapıyorum.

"İzmir ve civarında tsunami konusunda erken uyarı sistemi yok"

İzmir ve civarında tsunami konusunda erken uyarı sistemi yoktur. Bu konuyla ilgili Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Araştırma Enstitüsü yetkilidir. Bazı şehirlerimizde tsunamiye karşı erken uyarı sistemi vardır ama bunun Ege kıyılarındaki bütün Büyükşehir Belediye sınırlarımızda da mutlaka hayata geçmesi konusunda bir çağrı yapıyoruz. Aydın ve Denizli arasında bir canlı fay hattı vardır. Menderes Ovası'ndan geçmektedir. İzmir'de aktif fay hatları vardır. Bu fay hatları üzerinden yapılmış çalışmalar vardır. Bu konularla ile ilgili biraz önce söylediğim gibi kentsel dönüşümün finansman modelinin çözümlenmesi konusunda derhal ülkede bu konudaki yetkili Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Maliye Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı ve Büyükşehir Belediyelerimizle birlikte derhal bir eş güdüm toplantısı yapılarak riskli yapıların azaltılması konusundaki finansman modellerinin nasıl hayata geçileceğinin açıklanması gerekir. Aydın ve Denizli'de jeotermal enerji üretim tesislerimiz vardır. Bir olası deprem anında jeotermal bu konuyla ilgili gerekli tedbirler almasının ve olası çevresel zararların azaltılması ile ilgili risklerin azaltılması konusunda bir yol haritası belirlenmesi gerekmektedir. Yine itfaiye birimlerimiz tüm illerde meydana gelen afet ve acil durumlarda destek olmak için hazırdır. Diğer illerle de koordinasyon içindedir. Bugün burada beş büyükşehir belediye başkanımız var ama 14 büyükşehir belediye başkanımızın tamamı daha önce yapmış olduğumuz Adana ve İstanbul çalışmalarında belirlendiği üzere hangi belediyede bir olası risk oluştuğunda kimin nereye yardım yapacağı konusunda bir acil eylem planımız vardır. Yerel yönetimlerin sorumluluğunda olan park ve bahçeler deprem toplanma alanları, afet toplama alanında, rekreasyon alanlarında da burada toplanma alanını sadece günlük toplanma değil, buradaki yaşayan yurttaşlarımızın özellikle hijyen problemi çözebilmesi ve diğer ihtiyaçların giderilmesi ilgili konteyner modeliyle birtakım tuvalet hizmetlerinin de yapılabilmesiyle ilgili acil bir çalışma yapılması konusunda gerekli uyarlar yaptık. Buralarda hızlı bir biçimiyle toplanma alanlarındaki insanlarımızın bu ihtiyaçlarını giderilmesiyle ilgili özellikle kadın ve çocukların bu ihtiyaçlarının giderilmesiyle bir eylem planının hayata gelmesi konusunda bir ilke kararı alındı. Yine 24 saat esasına göre tüm büyükşehirlerimizde afet süreçlerini takip edecek olan bir hızlı afet kriz masalarımızı oluşturduk. İl afet müdürlükleriyle acil müdahale ve kriz yönetim birimleri ortak halde hareket edecekler. Önümüzdeki süreçte yurttaşlarımızın tedirgin olmasını engellemek istiyoruz.

"Hangi çevreler size bu karardan geri adım atmanıza yol açtı?"

Kahramanmaraş depreminden sonra hazırladığımız raporlarda deprem riskinin azaltılmasıyla ilgili bundan sonra yapılacak olan yapılarda dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili bir yönetmelik çıkartıldı. Bu yönetmeliği görüntü bazı yapıların kısıtlamalar getirdi. Bunlardan bir tanesi işte İzmir'deki depremde de yıkılan dokuz binada gördüğümüz gibi yüksek yapılarda eğer siz çıkıntı çıkma yapıyorsanız bir buçuk metre çıkmayı beş katın üzerindeki binada yapıyorsanız, salınım etkisiyle bu binaların daha çapı yıkıldığını gördük ve bakanlık bir genelge çıkardı. Dedi ki zemin artı dört katın üzerindeki binalarda çıkma yapılmıyordu. Zemin katında dükkan olan binalarla ilgili de kısa kolon oluşmasını engellemek için kısa kolon binalarda yıkımın en önemli nedenlerinden birini oluşturuyor. Zemin katı dükkan üstü konut olan yapıların önemli riskler taşıdığını bulgularla bulduk, bunu belgeledik. Raporlar bütün depreme ilişkin sonuç raporlar da ortaya çıkmış ve bunlar engellemiş ancak elimdeki bir planlı alanlar imar yönetmeli. 28 Ocak 2025 tarih 30 bin 796 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan değişiklikle sanki bu ülkede deprem olmamış, sanki bu depremde biz on binlerce insanımızı kaybetmemişiz gibi yine rantın, yine müteahhitleri, yine çıkar grupların isteği doğrultusunda getirilmiş olan düzenlemelerden geri adım atıldığını görüyoruz. Şimdi işte en tehlikeli nokta budur. Yani hafızamızdan biz deprem ve deprem riskini azalttığımızda buna ilişkin risklerin azaltılmasıyla ilgili yapısal önlemler koyduğumuzda, imar mevzuatına düzenlemeler koyduğumuzda bir müddet sonra bilinçten gündemden azaldıkça böyle uygulamalar geliyor ve zemin artı dört kattan sonra yapılamaz dediğimiz imar uygulaması şimdi zemin artı yedi kata çıkarılıyor. Kısa kolon uygulamasından kaynaklanan risklerin azaltılmasıyla ilgili getirilen düzenleme 1 Ocak 2025 yılında bitiyordu. 31-12-2025 yılına kadar tekrar uzatıldı. Yani bu dönem içindeki risk neden bir yıl daha uzatıyorsunuz? Uygulamasını bir yıl daha uzatmanız ve eski uygulamanın devam ediyor olmasının altında yatan nedenler nedir? Bunun kamuoyuna mutlaka açıklanması gerekir. Buradan Çevre Şehitlilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na ve planlı alanlar imar yönetimlerine katkı yapan tüm uzmanlara söylüyorum. Deprem riskinin yarattığı tehditler ortadayken binalarımızı nasıl etkilediği, Türkiye'de yüzde 93 fay hattı ya da fay hattının yakın çevresindeki yerleşim yerlerimizin bulunduğu, bilindiği halde nasıl oluyor da siz doğruluğuna raporlarla tescillenmiş olan bir yönetmelikten geri adım atıyorsunuz. Bu konuda sizin geri adım atmanıza yol açan baskı grupları kim? Çıkar grupları kim? Hangi çevreler size bu karardan geri adım atmanıza yol açtı? Bunu mutlaka kamuoyuyla paylaşılması gerekmektedir."

Anka Haber Ajansı

Gündem Haberleri