HABER: GÜLARA SUBAŞI / KAMERA: CEMAL BERK AYTEKİN
(ADIYAMAN) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Yarın Sayın Erdoğan’dan, bütün Türkiye’nin tarafsızlığı ve yetkinliğiyle takdir edeceği birisini Depreme Hazırlık Bakanı olarak atamasını, bütün siyasi partilerden bakan yardımcıları almasını ve bu meseleyi hep beraber hızla çözüme kavuşturmamızı öneriyorum. Biz, CHP’li 413 belediyeyle devletimizin emrine amadeyiz. Atanacak bakanımızın emrine amadeyiz" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 6 Şubat depremlerinin ikinci yılı dolayısıyla geldiği Adıyaman’da, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce yaptırılan Nikah Salonu ve Çok Amaçlı Salonların Temel Atma Töreni’ne katıldı.
Törende konuşan Özel, 6 Şubat'ta Türkiye tarihinin en tarifsiz acılarından birinin yaşandığını, depremin ikinci yılında, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, PM üyeleri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmirin tüm ilçe belediye başkanlarıyla Adıyaman’da olduklarını söyledi.
Deprem yaşandığında İstanbul’da olduğunu, karayoluyla Ankara’ya gittiğini anlatan Özgür Özel, "Orada grubumuzun deprem bölgesine intikalini birkaç saat içinde koordine edip ardından o gece geç saatlerde önce Malatya’ya vardım. Ardından sabahın ilk ışıklarıyla felaketin büyüklüğünü daha doğru idrak ettim. Doğanşehir üzerinden başlayarak Kahramanmaraş’tan Hatay’a, daha sonra Adıyaman’a bütün deprem bölgesini beş gün içinde gezdim. 130’a yakın milletvekilimizle 45 gün süreyle aralıksız. Ardından değişimli nöbetlerle üç ay süreyle hep deprem bölgesinde olduk. Deprem bölgesi illerinde tek milletvekili olan arkadaşlarımızın yükü hepimizden ağırdı. Adıyaman’da Abdurrahman Tutdere’nin, Malatya’da Veli Ağbaba’nın, Kahramanmaraş’ta Ali Öztunç’un yanında en az 10’ar, 15’er milletvekiliyle ve çok sayıda yöneticiyle bulunmaya, bütün belediyelerimizi bölgede acıları önce paylaşmak, hızla sarmak ve kendi illerinden dayanışma duygularıyla yollanan yardımları en acil şekilde insanlara ulaştırmak için hep birlikte çaba sarf ettik.
Öncelikle o gün peşi peşine yaşanan iki depremde hayatını kaybeden, resmi rakamlarla 53 bin 537 canımızı rahmetle anıyorum. Biliyorum ki burada beni dinleyenlerden bazılarının birinci derece yakınlarından birden çok, hiç olmayanın mutlaka ikinci derece yakınında deprem şehidi var. Ailelerinde tek başına kalmış olan, büyük bir acıyı yaşayan, sırtlayan değerli Adıyamanlılar var. Ben hepinize başsağlığı diliyorum. Kayıplarınız için bir kez daha Allah’tan gani gani rahmet diliyorum. Bir daha böyle büyük acıların yaşanmamasını temenni ediyorum."
“Depremde hayatını kaybeden her bir candan AK Parti doğrudan mesuldür”
Özgür Özel, böyle büyük bir acıyı bir daha yaşamamak için herkese çok önemli görevler düştüğünü, bugün ülkeyi yöneten iktidar partisinin 21 yıl boyunca, deprem olana kadar 3 trilyon dolar vergi topladığını, 21 yılda 40 milyar dolar da deprem vergisi tahsil ettiğini belirtti. Özel, şöyle devam etti:
"Sekiz kez imar affı çıkarıp buradan ise 26 milyar lira sadece imar aflarından gelir elde ettiğini ancak kentlerin depreme dirençli hale getirilmesi noktasında toplanan vergileri amacına uygun kullanmadığını mutlaka hatırlatmak gerekiyor. Vatandaşın deprem gecesi enkaz altında kalmaması için, kamu görevini yapmadığı için depremde hayatını kaybeden her bir candan, evini ‘yıkılması gerekli’ raporu verilerek kaybeden bütün vatandaşlarımızın maddi kayıplarından, bir bütün olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve o güne kadar iki ay değil, iki yıl değil, 21 yıl iktidar olduğu için de AK Parti hükümeti doğrudan mesuldür. Bunu açık açık söylemek lazım.
Hem Sayın Erdoğan’ın bazı ifadeleri var hem bazı rakamlar var hem de birlikte yapmamız gereken işler, bugünlerden almamız gereken dersler var. Özellikle iktidarın depreme hazırlıkta olduğu gibi deprem anından itibaren arama-kurtarma çalışmalarında da büyük bir zaaf gösterdiğini ben en çok Hatay ile birlikte Adıyaman’da duydum. Daha bugün havaalanından itibaren pek çoğu da kadın olan Adıyamanlı hemşerileriniz kolumu tutup, karşıma geçip "Üç gün bu Adıyaman'ın durumunu Türkiye'den gizlediler. Üç gün bizi unuttular" dedi. Esasen Hatay'da da burada da söylenen konu, her an savaşa hazır, ülkeyi kurtarmaya hazır, afete hazır, enkaz kaldırmaya hazır, gücü, kuvveti yerinde, kumanyası hazır, komutanı başında ordumuzun üç gün süreyle kışlada tutulması; imdada yetişebilecek haldeyken bir emirle imdada yetişmesi, enkaz başına ulaşması gerekirken bunun yapılmaması; ilk günlerde enkaz başına sadece birer, ikişer jandarma konularak enkaz başında sadece güvenlik sağlarmış gibi bir pozisyon tutulması ve ancak üçüncü günden sonra ordunun sahaya çıkması tarihin affetmeyeceği bir hatadır. Bunu ikinci yılında bir kez daha hatırlamak lazım.
“Utanılacak bir manzaradan kıvanç duyanları ibretle takip ediyorum”
Tabii insanları Allah en çok kendi sözleriyle sınar, en çok kendi sözleriyle mahcup eder. 1999 depreminde rahmetli Ecevit Başbakan’dı, bugünkü Cumhurbaşkanımız da o zaman muhalefetteydi. 1999 Depremi’nde ‘Üç gün olmuş, daha çadırsız insanlar var’ diye Ecevit’i eleştiren, 33’üncü gün daha çadır veremediği vatandaşlarımızın olduğu gerçeğiyle yüzleşti bu depremde. O zaman ‘Konteynerlerin, geçici sığınma evlerinin yapılması, teslimi gecikiyor’ diyenler, konteyner temininde görülmemiş bir acziyet, görülmemiş işler yaptılar. Dahası vatandaş daha sokaktayken, çocukların ayağı çamurdayken, insanlar çadır beklerken Kızılay gibi bir kurumdan çadır sattılar. Sadece süreç içinde o çadır satanları bir süre sonra göstermelik görevden alıp daha sonra daha ala görevlere atadırlar. Yine depremin devamında büyük 1999 Depremi’nin yıkımını kendi ağızlarında en ağır şekilde eleştirdikleri, hatta kendi içlerinde iktidarlarını borçlu olduklarını söyledikleri, ‘İktidar enkazın altında kalmıştır, depremin altında kalmıştır’ diye seçim sloganına varan retorikler geliştirdikleri o günleri unuttular. ‘Biz depremin altında kalacağız’ diye düşünenler oldu diye en ağır sözleri halen daha söylemeye devam ediyorlar. Diyorlar ki, ‘Biz deprem bölgesine verdiğimiz sözleri tutmanın kıvancı içindeyiz.’ Ben özeleştiri duymayı bırakın, hiç olmazsa utanılacak bir manzaradan kıvanç duyanları ibretle takip ediyorum ve milletimizin vicdanına havale ediyorum.
“Seçime girerken slogan: ‘Seneye herkes evinde.’ Seçimden sonra gerçek: Yüzde 2 buçuk evde, yüzde 97’si çadırda”
Bakın, depremin daha üçüncü gününde, insanlar yerin altından yerin üstüne ‘Sesimi duyan var mı?’ diye seslenirken; analar-babalar evlatlarını, eşler karılarını, kocalarını ve evlatlar babalarını, annelerini enkaz altından kendi elleriyle kazarak çıkarmaya çalışırken çıkıp ‘Allah’ın izniyle seneye 6 Şubat gününde, bir sene sonra yıkılan evlerin tamamını yapıp, sizleri evlerinize kavuşturmuş olacağız’ dedi Recep Tayyip Erdoğan. Bu sözü ilk 8 Şubat Çarşamba günü söyledi, deprem 6 Şubat Pazartesi sabah. 10 Şubat Cuma tekrar söyledi. ‘Yıkılan konut sayımız 650 bin olarak kayda geçmiştir. Ancak bunları bir yıl içinde yapıp herkesi kalıcı konutlarına kavuşturacağız’ dedi. 15 Mart tarihli grup konuşmasında da ‘650 bin konutun 319 binini bu yıl içinde bitireceğiz’ diye hem bir ay önce söylediğini geriye aldı. Ama sonuçta bir ay sonra 319 bin konutun da hesaplı, kitaplı sözünü verdi. Devam eden yıl içinde de bütün konutlar bitecekti. Bakın, birinci yılda ‘650 bin konut yapacağız’ dediği sözünün sadece 18 binini tutmuştu, yani yüzde 2,7. Seçime girerken slogan: ‘Seneye herkes evinde.’ Seçimden sonra gerçek: yüzde 2,5 evde, yüzde 97’si çadırda, konteynerde, gurbetteydi.
“10 ailenin yedisini konteynerde unutan bir iktidardan bahsediyoruz”
Diyor ki ‘Sözlerimi tutmuş olmanın memnuniyeti içindeyim.’ Neye güveniyor? Halkımızın hafızasının zayıf olacağına, o lafları unutacağına, çektiğini unutacağına güveniyor. Depremin ikinci yılındayız. Kendi verdiği rakam, teslim edilen konut sayısı 201 bin, yani yüzde 30. Adıyaman için özel olarak baktım. Rakam yüzde 37. Değil bir yıl, iki yıl geçmiş. 100 kişiden 37’sine verilen söz tutulmuş. 63’ü konteynerde ya da gurbette, memleketinden uzakta. Bunun için bizim bu sözlerin takipçisi olmamız ve bunları sürekli hatırlatmamız, ettiğimiz yeminin, sürdürdüğümüz görevlerin gereğidir. Bunu yapmadığımız takdirde vazifemizi yapmamış oluruz. Bir ay sonra Adıyaman’a geldiğinde kendi ağzından 83 bin konutun yıkıldığını, bir yıl içinde yapılacağını söyleyip şu ana kadar 31 bin konut teslim edebilmiş bir iktidardan; 10 ailenin yedisini, altısını konteynerde unutan bir iktidardan bahsediyoruz.
“Kırmızı bülten çıkarıp da hesap vermemesine göz yumuyor birileri”
Elbette tek sorun konut değil. 2 bin 31 soruşturma açılmış. Bin 397’si hakkında daha iddianame var. Yani üçte biri daha suçluların savcı yüzü bile görmemiş. Karara bağlanan dosya, sadece 75. 100 kişiden 97’si adalet aramaya devam ediyor. Ama sorumlular cezalandırılmamış. İktidara müzahir müteahhit. 80 kişiye mezar ettiği sitenin müteahhiti serbest bırakılmış. Bugün kaçma şüphesiyle, milletin 31 Mart’ta seçtiği belediye başkanları Silivri’de tutuluyor, televizyonların genel yayın yönetmenleri Silivri’de tutuluyor, seçilmiş milletvekilleri Silivri’de tutuluyor, bilim insanları, akademisyenler, gazeteciler Silivri’de tutuluyor. 80 kişinin katili salınmış, ‘adli kontrol’ denmiş, yurtdışına kaçmış. Ağlaya ağlaya gelip anlattılar ve kırmızı bülten talepleri reddedilmiş. Almanya’da, Bulgaristan’da istediği gibi geziyorlar. Kırmızı bülten çıkarıp da tutup, getirip Adıyaman’da hesap vermemesine göz yumuyor birileri, vermemesini sağlıyorlar.
“Deprem bölgesi belediyelerinin devletten aldığı ödenekleri artırın”
Mücbir sebep meselesi maalesef… Her üç ayda bir bitiyor. Yalvar, yakar uzatıyorlar. ‘31 Mayıs son’ diyorlar. Ayrıca daralttılar. 2 buçuk milyon yıllık ciro sınırı getirdiler. Kapsam daraldı, sıkıntı büyük.
Yarın burada olacak Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Bakın, bu mücbir sebebi, bu kısıtlamaları kaldırın. Bu mücbir sebebi hiç olmazsa iki yıl daha uzatın. Çünkü burada konteynerde tost yapıp, satıp evine ekmek götürmeye çalışan, karşıda çorap satıp çocuğunu büyütmeye çalışan esnaftan vergi istemeyin, beyanname istemeyin. Vergi isteseniz zaten ödeyebilecek hali yok, icralık edeceksiniz. Ayıp üstüne ayıp, acı üstüne bir acı daha yaşatacaksınız.
Erdoğan’a deprem bölgesinden ikinci samimi çağrım: 1999’da Ecevit hükümeti, deprem bölgesindeki belediyelerin devletten aldığı ödeneklerden kesinti yapmamaya ve üç katına çıkarmaya karar vermiş, bunu Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Bizim deprem bölgesinde sınırlı sayıda belediyemiz var. Ama geri kalan belediyelerin pek çoğu sizde. Ama bu artışı yapın. Buralarda belediye hizmeti kadar önemli ve kıymetli bir hizmet yok.
Üçüncü çağrım: Sayın Erdoğan ile yüz yüze yaptığımız iki görüşmede yaptığım bir uyarı vardı. Dedim ki ‘Sayın Cumhurbaşkanı depremi yaşadık, gördük, biliyoruz. Şimdi ya İstanbul’da bir büyük yıkım, ya Ege’de ya bir başka yerde. Bugün değilse yarın, yarın değilse gelecek ay, gelecek ay değilse gelecek yıl. Ama geliyor. Yeterli hazırlıklar yok. Bu işe ciddi ve siyaset üstü yaklaşmak lazım. Size öneriyorum. Bir Deprem ve Doğal Afetlere Hazırlık Bakanlığı kurun. Bunun başına hepimizin ‘Tamam, oldu, doğrusu budur’ denecek liyakatte, kabiliyette, yetkinlikte birini atayın. Yetmez, dönün Meclis’te grubu bulunan bütün siyasi partilerden; DEM’den, CHP’den, İYİ Parti’den, Yeni Yol Partisi’nden birer bakan yardımcısı isteyin. Siz de AK Parti’den bir bakan yardımcısı verin. Başımızda kimsenin tartışmayacağı bir bakan, altında sorumlulukları eşit paylaşan, elini taşın altına sokan partiler olsun. Zor kararları birlikte alalım. Doğru kararları birlikte alalım. Bu işin bütçesini birlikte yaratalım. Dünyadan parayı birlikte bulalım ama insanlarımızı her gece ölüme yatırmayalım. Gel, bunu yap’ dedim. Bugüne kadar yapmadı.
Ümit ediyorum bu doğru kararı, bu cesur kararı, bu can kurtaracak kararı vermek için depremin yıl dönümünü beklemiş olsun. Adıyaman’ı beklemiş olsun. Yarın Sayın Erdoğan’dan bütün Türkiye’nin tarafsızlığı ve yetkinliğiyle takdir edeceği birisini Depreme Hazırlık Bakanı olarak atamasını, bütün siyasi partilerden bakan yardımcıları almasını ve bu meseleyi hep beraber hızla çözüme kavuşturmamızı öneriyorum. Gazetecilere söylüyorum, Sayın Erdoğan yarın bu kürsüden bunu söylemezse uçağa binmeden sorun. Yapmayacaksa sebebini sorun. Biz CHP’li 413 belediyeyle devletimizin emrine amadeyiz. Atanacak bakanımızın emrine amadeyiz. En yetkin kişiyi bakan yardımcısı görevlendireceğiz. Ne karar alırlarsa uygulayacağız ama Allah rızası için bir daha böyle bir büyük acı yaşanmasın. Şu anda depreme hazırlanmıyoruz. Deprem sonrası yasa, mateme, cenazeye, define hazırlanıyoruz. Depreme hazırlanmak, yapı stokunu güçlendirerek, kentleri güçlendirerek, afet planlarını hazırlamanın yanında gerçekten tatbik edilebilecek OHAL durumlarına ilişkin her şeyi hazırlamakla olur. Ama biz, önce kayıpları azaltmak için depreme karşı çok büyük bir seferberlik başlatmalıyız.
“Hastane, uzman doktor ihtiyacı var”
Yine en büyük talep yerinde dönüşüm. Devlet 750 bin lira hibe veriyor, 750 bin lira da kredi veriyor. Kendi yerinde, kendi arsanda ya da pay sahibi olduğun arsada dönüşüm yapıyorsun. Türkiye’de bu yerinde dönüşümün yarısı Adıyaman’da yapılıyor. Bunda Sayın Adıyaman Valisi’nin ve Belediye Başkanımızın gayretli, uyumlu çalışmaları, Adıyaman’ın mahalle kültürü, kent kültürü var ama bu paralar inşaata yetmiyor artık. Tam iki katına çıkarılmalı. Yani 1,5 milyon hibe, 1,5 milyon krediye çıkmalı. ‘Bu fiyatlarla bu evlerin bitmesi olanaklı değil’ deniliyor. Batıda bir hastaneye ihtiyacımız var. Uzman doktor ihtiyacı var. Yoğun bakım yetersizlikleri var ve birazdan bahsedeceğim, 2000 yılından beri burada bir devlet hastanesi sorunu var. 200 yataklı devlet hastanesini Abdurrahman Tutdere 2011’de ben milletvekili oldum, kendisi değildi, bize hastane sorununu söyletirdi. İl Başkanı olarak arardı söylerdi. Abdurrahman Tutdere, milletvekili oldu dilinde tüy bitti 10 yıldır bunu söylüyor. Daha bitmedi, oysa depreme yetişmiş olsaydı, onu dinlemiş olsalardı yeni yapılmış, sağlam bir hastane ne kadar can kurtaracak, ne kadar önemli bir katkı sağlayacaktı. 25 Aile Sağlığı Merkezi’miz 21’i konteynerde. En az 9-10 bölümde randevu bulmak imkansız. Muayene için 15 güne varan sıralar var. Uzman doktor sıkıntısı büyük, yoğun bakım doluluk oranları yüksek. 103 okulumuz yıkıldı, 102 okulumuz ağır hasarlı. 42 metrekarelik konteynerlerde okulda öğrenciler sorun yaşıyorlar. Elbette çadır kentlerin içine okul uygulaması doğru bir iştir. Kutluyoruz ama artık okulların kalıcı ve sağlam binalara geçmesi gerekiyor. Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Bu esnaftan vergi almaya kalkışmak, konteyner kentlerden artık elektrik almaya kalkışmak… Güya konteyner kentlerden çıkmıyormuş elektrik ucuz diye. Elektrik bedava diye o konteynerde kalmayı kim ister? Eğer sırf elektrik parasına kalmayı düşünen varsa zaten devletin o kişiye başka bir yardım yapması lazım. ‘Konteyner kentlere artık saat takacağız.’ Sakın ha sakın böyle bir işe kalkışmayın.
“Sakın ha sakın deprem üzerinden yalanla siyaset yapma”
Sayın Erdoğan, gittiği her yerde önünde prompter, tane tane iğneden ipliğe, devletin yaptığını sanki partisinin yaptığı işmiş gibi anlatıyor. Hadi bir şey demiyorum, devletin başısın, partinin de başısın. Sistem yanlış, bunu yapıyorsun ama şöyle bir cümle olur mu: ‘CHP’li belediyeler, deprem bölgesine el uzatmadı, taş üstüne taş koymadılar. Deprem bölgesine yardım yollamadılar’ diyor. Bu vicdansızlık, bu insafsızlık. Bakın, 9 bin 600 aracımız deprem bölgesinde görev yaptı. 28 bin 500 personelle buralardaydık. 11 ildeydik. 7 bin 200 TIR, dört uçak, altı gemi, 155 mobil mutfak, 163 ikram aracı, 18 mobil fırın, 3 milyon battaniye dağıttık. 266 bin ısıtıcı, 50 bin çadır, bin 810 konteyner. Sadece Adıyaman’da. Sayın Erdoğan, bir daha çıkıp ‘CHP’li belediyeler deprem bölgesinde ne yaptı’ dersen gerçekten çok ağır cevaplar vereceğim. Adıyaman’ın gözünün içine baka baka soruyorum: Yarın Adıyamanlıların gözünün içine bak ve ‘Bunları CHP yaptı mı, yapmadı mı’ diye sor. Sor Adıyamanlılara. Meydana sor, de ki ‘Abdurrahman Tutdere’nin elinden çadır alanlar, battaniye alanlar, ısıtıcı alanlar el kaldırsın’ de. Buraya kurulan mobil mutfaktan Aydın Büyükşehir ilk geldi, sonra Mersin Büyükşehir geldi. Mutfak kurdular. Sor yarın, ‘CHP’li belediyeden üç kap sıcak yemek yiyen var mı’ de, el kaldırsınlar. Sormuyorsan, bu yalanları atma. Ben yapmıyorum deprem üzerinden siyaset, sen sakın ha sakın ha yalanla siyaset yapma.
“Onlarca proje yürüyor”
‘Üç konteyner kent inşa etti CHP’li belediyeler’ diyor. Bu yüzden ve ayrıca belki şunu düşünebilirsiniz. Hani çorbayı, battaniyeyi, TIR’ı, yardımı, konteyneri geçici görüyor. ‘Kalıcı ne yaptınız?’ diyor. Bakın, Türkiye Belediyeler Birliği’nden (TBB) Adıyaman’a 17 araç, 500 çöp konteyneri. İzmir Büyükşehir’den iki konteyner kent. Mersin Büyükşehir’den, Adıyaman’a kurulan 670 ailelik konteyner kentin 100 konteyneri bizden. Mersin Büyükşehir MESKİ, Adıyaman Merkez, Tut, Gölbaşı, Pınarbaşı, Harmanlı’nın içme suyu şebekelerinin alt yapısını onardı. Adıyaman’ın doğalgaz hatlarında bakım, onarım ve gaz verme işlemini, İstanbul Büyükşehir’in iştiraki İGDAŞ üstlendi. Gaz verme işlemini gaz gelene kadar sürdürdü. Hala eli sistemin üzerinde. İzmit Belediyemiz kurduğu sağlık konteyneriyle çok sayıda hastanın tedavisini üstlendi. Eskişehir Büyükşehir, Adıyaman Gölbaşı’ndaki çadır ve konteyner kentlerin tüm alt yapılarını üstlendi. Adıyaman Deprem Şehitliği’nin tüm peyzaj işlemlerini Tarsus Belediyemiz yaptı. Başkan söyledi, İstanbul Büyükşehir projesini çizdi, bugün şehitliğimizde onun da sözünü verdik. O şehitlikte kaybettiğimiz 4 binin üzerinde şehit yatıyor. Gelecek sene her birinin isminin de yazacağı yepyeni bir anıt mezarlık şeklinde bütün şehir mezarlığını İstanbul Büyükşehir Belediyemiz yerine getirecek. Osmangazi Belediyemiz çocuk oyun alanları, çöp konteynerleri, hayvan barınağı yaptı, malzemelerini sağladı. İstanbul Büyükşehir deprem şehitliği anıtını yapıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi 30 bin metrekarelik alana Atatürk Parkı yapacak. Ve daha bunun yanında onlarca proje yürüyor. Başkan’ın ikili ilişkileriyle, temaslarıyla fevkalade önemli işler yapılıyor. Bugün de 1989'da Sosyal Demokrat Halkçı Parti ile Adıyaman'ı aldığımızda yaptığımız bu park ve yıkılan evlendirme dairesinin yerine 20 bin metrekarelik bu alanda 2 bin metrekareye bir nikah salonu ve çok amaçlı bir salon yapacağız. Bu parka bir amfi tiyatro yapacağız. Burası bittiğinde Adıyaman'ın yeniden gözbebeği olcak.
"Abdurrahman Tutdere'nin Adıyaman'ın siyasi tarihinde unutulmaz bir isim olarak yer alacağına yürekten inanıyorum"
Burası Adıyaman. Yarın buraya gelecek Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 70'e yakın oy aldı Adıyaman'da. O Adıyaman'da o cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir yıl bile geçmeden bu kez Abdurrahman Tutdere her iki kişiden birinin oyunu aldı. O sorumlulukla oturduğu koltuğunda, uyku uyumak dışında sizin için çırpınıyor ve kısa bir kaç saat uyku için geçirdiği zaman dışında ya o masanın başında telefonda belediye başkanlarımızla, bizlerle, kamu kurumlarının yetkilileriyle konuşuyor ya sokaklarda sizin aranızda koşturuyor. Biz ona güveniyoruz. Sizin kadar güveniyoruz. Bundan sonra da Adıyaman'da yaşayan herkese en yürekten hizmetleri yapacağına en iyi hizmetleri yapacağına, Adıyaman'ın siyasi tarihinde unutulmaz bir isim olarak yer alacağına yürekten inanıyorum. Depremde milletvekillerini bir gün içinde bölgeye koordine edip görevlendiren üç grup başkan vekiliydik, genel başkanımız da Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na, Sayın Engin Altay'a ve bugün burada bizimle birlikte olan Sayın Engin Özkoç'a deprem bölgesi için o gün ortaya koydukları emekler için bir kez daha teşekkür ediyorum.
"Türkiye'nin yüzünü CHP ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi güldürecek"
Hızla konutların tamamlanacağını Sayın Vali ifade etti. Ağustos ayı gibi burada inşaatların sona erebileceğini söyledi. Ümit ediyorum, Sayın Erdoğan'ın verdiği sözden iki buçuk yıl ileridir ama gerçekçidir. Konutların bitmesini bekliyorum. Bir yandan tabii ki toz toprak her yerde alt yapı çalışmaları var ama temiz kalıcı bir alt yapı için Adıyamanlılara bu yaz sonuna kadar biraz daha sabır diliyorum. Bu zor günler geçecek. Güzel günlerde birlikte olacağız. Ümit ediyoruz, Türkiye'nin çilesi sona erecek. Bu ülkeyi hakkaniyetle, liyakatli yöneticiler yönetecek. Kimseyi ayırmadan Türkiye'yi vatan evlatlarını ayırmadan kayırmadan kucaklayacak bir irade yönetecek. Yolsuzluklar yerine, israf yerine tutumluluk ve hizmet gelecek. Abdurrahman Tutdere nasıl Adıyaman'ın yüzünü güldürüyorsa Türkiye'nin de yüzünü CHP ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi güldürecek."
Anka Haber Ajansı