Özgür Özel: "O İşçilerin Kılına Zarar Gelirse Müsebbibi Fernas Da Değildir Bizzat Recep Tayyip Erdoğan'dır"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Fernas işçilerinin eylemlerini değerlendirirken, "O işçilerin bir emek bilinçleri var ama içlerinde sağcısı da varsa solcusu da var, her görüşten insan var. Soma’nın dağlardaki köylerden gelmiş gariban, tertemiz evlatlar bunlar. Bir kez daha sesleniyorum her nasıl patronu hak yiyor. Kul hakkı yiyor. Ve bunu Erdoğan’a dayandırıyor. O işçilerin kılına zarar gelirse müsebbibi Fernas da değildir bizzat Recep Tayyip Erdoğan'dır" dedi.
(TBMM)- CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Fernas işçilerinin eylemlerini değerlendirirken, "O işçilerin bir emek bilinçleri var ama içlerinde sağcısı da varsa solcusu da var, her görüşten insan var. Soma’nın dağlardaki köylerden gelmiş gariban, tertemiz evlatlar bunlar. Bir kez daha sesleniyorum her nasıl patronu hak yiyor. Kul hakkı yiyor. Ve bunu Erdoğan’a dayandırıyor. O işçilerin kılına zarar gelirse müsebbibi Fernas da değildir bizzat Recep Tayyip Erdoğan'dır" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Özel, şunları söyledi:
"Konuşmama kıvanç veren bir gelişmeyle, bir kutlamayla başlamak istiyorum. Dün Nobel Ödül Komitesi, Nobel Ekonomi Ödülünü ekonomi biliminde uluslararası alanda refah farklılıklarını anlamamıza yardımcı oldukları için Simon Johnson James Robinson ile birlikte çok sevgili Daron Acemoğlu‘na verdiler, kendisini yürekten kutluyorum. Kendisi bu toprakların bir evladı, bu ülkenin yetiştirdiği bir değer, hepinizin çok saygı duyduğu, dikkatle takip ettiği bir akademisyen ve ödül komitesi yaptığı açıklamada Daron Acemoğlu‘nun ve arkadaşlarının toplumsal kurumların önemini ortaya koyduklarını söylüyor ve şöyle ifade ediyor, ‘Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu ve halkı sömüren kurumların bulunduğu toplumlarda, büyüme ya da iyiye doğru değişim gerçekleşmez. Ödül sahiplerinin araştırmaları bunun nedenini anlamamıza yardımcı oluyor’ diyor. Daron Acemoğlu’nu aradım, hepiniz adına kutladım, kendisiyle gurur duyduğumuzu ifade ettim. Sayın Meclis Başkanı da aramış bundan da memnuniyet duydum. Türkiye’ye geldiğinde Meclis’e davet etmiş, bu daveti çok yerinde buluyorum. Ve ümit ediyorum ki Sayın Kurtulmuş‘un davetiyle Sayın acemoğlu bu Meclise gelirse, bu Mecliste, bu ülkeyi kalkındırma yükümlülüğü olan bu Mecliste, bu ülkeyi zenginleştirmek, yoksulluğu bitirme sorumluluğu olan bir Mecliste, hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu ve halkı sömüren kurumların bulunduğu toplumlarda niçin büyümenin olmadığını Daron Acemoğlu bir kez daha anlatsın, hep birlikte dinleyelim. Biz buna inanıyoruz ve inanmayanlar inansın, duymayanlar duysun sözü.
"22 yılda en az 33 bin 831 iş cinayeti işlendi bu ülkede"
Amasra Maden kazasının ikinci yıl dönümüydü dün. 43 madencimiz yaşamını kaybetmişti, AK Parti iktidarı, işçiye yoksulluk, sefalet, perişanlık ama daha da acısı ölüm getirdi. 22 yılda en az 33 bin 831 iş cinayeti işlendi bu ülkede. Deprem, 6 Şubat‘ta hepimizin yüreğini yaktı, hepimiz depremdeki kayıpları ağlıyoruz, onları rahmetle anıyoruz ama 33 bin 831 teker teker veya 43 kişi birden, Soma’da 301 emekli birden hayatını kaybediyor ama toplamda bir ülkede bir felaket yaşayıp da 33 bin kişi hayatını kaybettiğinde dünya tarihine geçiyor. Oysa Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarı boyunca yeterli tedbirler alınmadığı için dünyada 100 bin kişi başına düşen ölümlü iş kazasında birinci ülke Türkiye. Dünyanın en az gelişmiş ülkeleri dahil Türkiye birinci ülke ve iş kazası toplamında da zaten en kötü ikinci ülke. O yüzden meselenin ne kadar vahim, ne kadar politik, ne kadar tercihe bağlı, ne kadar kar amacı güderken canı yok sayan ve insan hayatını hiçe sayan bir mesele olduğunu hep birlikte bir kez daha hatırlamak gerekiyor. Amasra maden faciası bir katliam. Bu katliam; ihmaller, denetimsizlik ve liyaksizliğin bir sonucu. O günlerde katliamdan sonra Sayın Erdoğan tutup beklenen açıklamayı yaptı ve dedi ki, "Biz kader planına inanmış insanlarız." Oysa Sayıştay raporlarına baktığımızda bunun bir kader planı olmadığı, aklı olan, vicdanı olan bir iktidarın bunu engelleyebileceği çok açık. Patlama öncesindeki tutanaklar, patlama 14 Ekim gün gerçekleşiyor, 13 Ekim saat 23.43’te yani patlamanın olacağı güne 17 dakika kala ilk uyarı başlıyor ve patlamanın olduğu saat olan 18.49’a kadar havalandırma vantilatörünün 53 kez ikaz, 355 kez alarm verdiği yazıyor. 53 ikaz ve 355 kez alarm varsa orada kader planına inanmak değil, bilime inanmak lazım. İlk uyarıdan sonra ciddiye almak, ilk ikazla birlikte orayı boşaltmak, o canları kurtarmak lazım. Bunları yapmayıp da ‘Kader planında bu varmış’ derseniz kader planında o zaman ülkeyi yöneten kişinin vurdumduymazlığı, o işletmeyi yönetenleri atarkenki liyakatsiz atamaları, denetim eksikliklerini, hepsini birden görüp bu kadar plan planında Recep Tayyip Erdoğan’ın bu ölümler üzerinde bir rolü olduğunu kabul etmek gerekir. O yüzden, ‘Bu mesleğin fıtratında bu var’ diyorlar Almanya’da 100 yıldır ölümlü kazaları olmuyorsa bu mesleğin fıtratında bu yok demektir. Fransa’da, İtalya’da bunlar yaşanmıyorsa, ‘Kader planında bu var’ demek kendi sorununu örtmek demektir. O yüzden bizim kader planımızda bilime inanan, yaptığı işi iyi yapan, kritik görevlere liyakatli atamalar yapan bir iktidarın gelmesi ve bu iktidarı göndermesi bu ülkenin kader planında vardır, er ya da geç bu gerçekleşecektir, bu ölümler değil.
"Tüm sorumlular hak ettiği cezaları alana kadar Amasra'yı takip etmeye devam edeceğiz"
Türkiye Taşkömürü Kurumu, Meclis’te kurulan komisyonda yaptığı sunumunda neredeyse suçu, ölen madencilere atmaya çalıştı. Bu aslında bizim Türkiye’de facia olduğunda herkesin ağladığı, yüreğinin yandığı, sorumluların hesap vereceğine yemin ettiği, madencilerin ailelerine gidip sarılıp ‘Evladının hesabı sorulacak’ dediği ama günü geldiğinde, suçluların ceza çekmesi gerektiğinde o suçlularla olan göbekten bağlarından ötürü ölenleri, masumları suçlayan, suçluları aklayan bir süreç hiçbirimize yabancı değil. En son Soma’da yaşadık bunu. Şimdi Amasra‘da bunu tekrar etmeye çalışıyorlar. Davanın ilk duruşmasının ardından TTK‘nın Genel Müdürü Kazım Eroğlu, apar topar EYT‘den emekli edildi. Bu Kazım Eroğlu 7 Ocak 2013’te Kozlu‘daki maden kazasında sekiz madencinin ölümünden, taksirle ölümüme neden olma suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezası almıştı Eroğlu’nun TTK'ya Genel Müdür atanması, Müessese Müdür Yardımcısı'nın yıllardır madene girmeden maaş alması, genç ve deneyimsiz işçilerin alt kotlara gönderilip üst kotlar da yönetime yakın ve torpilli olanların çalıştırılması bu komisyona beyan veren işçilerin teker teker söylediği, dönüp baktığınızda da bütün kanıtların ispatladığı bir gerçek. O yüzden siz Kozlu'da sekiz kişinin ölümünden suçlu bulunmuş, hapis cezası almış birisini götürüp Amasra‘ya koyarsanız, ondan sonra ‘Kader planında bu varmış’ diyemezsiniz.
Biz CHP olarak gerek komisyondaki arkadaşlarımız gerek ilin milletvekili, gerek bütün davayı takip etmekte görevli hem hukukçu hem ilgili milletvekillerimizle bütün süreci takip etmeye tüm sorumlular hak ettiği cezaları alana kadar Amasra'yı takip etmeye devam edeceğiz.
"Fernas'ın patronu hak yiyor"
İki aydır haklı eylemlerini sürdüren, bunun için memleketim Manisa’dan, Soma'dan yalınayak Ankara’ya yürüyen Fernas işçileri var. Fernas, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Batman Milletvekili’nin adının ve soyadının ilk hecelerinden oluşan patronun hali hazırda bu yüce çatı altında milletvekili olduğu, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin her imkanı yarattığı bir şirket. Soma‘da madencilik yapıyor, Soma faciasından sonra söz verildi, üzerinde durduk, mücadele ettik, bir günlük hafta tatili iki güne çıktı. Bir asgari ücret iki asgari ücrete çıktı yer altında. Ve bununla ilgili bir çok güvence oldu. Feras iki asgari ücreti veriyorum diye yani 34 bin 4 lira işçiye para ödüyor, bunun dışında her gün saatlerce, günlerce, her ay yeraltında fazla mesai yapıyorlar 1 lira ödemiyor. Hafta tatili var iki gün birini kullandırtmıyor, parasını ödemiyor. Bazen bayramda seyranda gece gündüz çalıştırıyor bir lira ödemiyor. İşçiler hakkını arayınca da, ‘Efendim ben Cumhurbaşkanımıza söyledim, bana hak verdi’ diyor. İşte bu işçiler Soma‘dan buraya yalınayak yürüdüler. Engellendiler, yine yürüdüler. Ankara’da ‘Meclis’e geleceğiz.’ Önüne engel. ‘Bakanlığa gideyim.’ Önüne engel. ‘Cumhurbaşkanına gidelim.’ Engel. Sesini duyuruyor, çağrı yapıyor, duymuyorlar. En son dün bu saatlerden iki saat önce, 24 saat önce açlık grevine başladılar. Ankara'nın ortasında, bir parkta yemeden, içmeden, konuşmadan sadece ellerindeki kasklarını yere vurarak son kez seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum, bir milletvekilinin, işçinin alın terini sömüren, haksızlık yapan, yer altında 301 işçinin öldüğü o havzada emeği sömürülen birinin emeğini sömüren patron senin milletvekilinin ve sana güveniyor. ‘Gittim, anlattım’ diyor. Allah bilir neler dedi? ‘İdeolojik mi’ dedi, ‘Bunlar solcu’ mu dedi. O dedi, bu dedi. O işçilerin bir emek bilinçleri var ama içlerinde sağcısı da varsa solcusu da var, her görüşten insan var. Soma’nın dağlardaki köylerden gelmiş gariban, tertemiz evlatlar bunlar. Bir kez daha sesleniyorum Fernas'ın patronu hak yiyor. Kul hakkı yiyor. Ve bunu Erdoğan’a dayandırıyor. O işçilerin kılına zarar gelirse müsebbibi Fernas da değildir bizzat Recep Tayyip Erdoğan'dır."
Anka Haber Ajansı