Özgür Özel: “Nüfusun Yüzde 65’ine, Bu Salonda Bulunan 408 Chp’li Belediye Başkanı Hizmet Edecek”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisi tarafından düzenlenen “İktidar Yolunda CHP Belediyeciliği Çalıştayı”nda “Hep beraber, başımızın üzerindeki yüzde 25’lik cam tavanı tuzla buz ettik. Artık nüfusun yüzde 65’ine, bu salonda bulunan 408 CHP’li belediye başkanı hizmet edecek" dedi.
(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisi tarafından düzenlenen “İktidar Yolunda CHP Belediyeciliği Çalıştayı”nda, belediye başkanlarına “Hep beraber başımızın üzerindeki yüzde 25’lik cam tavanı tuzla buz ettik. Artık nüfusun yüzde 65’ine, bu salonda bulunan 408 CHP’li belediye başkanı hizmet edecek." diye seslendi.
31 Mart yerel seçimlerinden yüzde 37,7 ile birinci parti çıkan CHP, 20-21 Nisan tarihlerinde “İktidar Yolunda CHP Belediyeciliği Çalıştayı” düzenledi. CHP’li 408 belediye başkanı ile il teşkilatı yöneticilerinin katıldığı çalıştayda, CHP Lideri Özgür Özel açılış konuşması yaptı.
Özgür Özel, belediye başkanları ile il teşkilat başkanlarını “baba evinde” ağırlamaktan büyük gurur duyduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
“Böyle bir günde, bu 650 kişilik salonda, seçilmiş belediye başkanları ve il başkanlarıyla birlikte bu salonu hınca hınç doldurabilmenin, koltuklarında oturan her bir kişinin ilçe seçim kurullarından, il seçim kurullarından aldıkları mazbatalarıyla seçilmiş birer CHPli olmasının verdiği gururu yaşıyorum. Gün oldu bu parti baraj altında kaldı; gün oldu, çelengi il başkanları kendileri taşıdı. Ama 81 ilde, 973 ilçede, Atatürk'ten emanet bu bayrağı yere düşürmeden bugünlere taşıyan ve onların sayesinde ki baba evi herkesin içinde doğduğu büyüdüğü, kiminin ırakta kiminin yakında durduğu, kiminin büyüğünü aradığı kiminin küçüğüne razı olduğu ama başı sıkışan herkesin çorbasının kaynadığını, bacasının tüttüğünü bildiği ve bir gün ihtiyaç duyarsa kapının kendisine açık olduğunu bildiği yerdir baba evi. Partimizi 47 yıl birinci parti yapabilmemiz için en kötü günde bu partiye sahip çıkanlara, en zor zamanlarda üstlendikleri görevleri layıkıyla yapıp milletimize, ‘Burayı yönetiyorlarsa, burayı da yönettirelim. Orada o hizmet varsa bizde neden olmasın’ dedirtecek kadar en iyi kamu görevlilerini liyakatle kanunlara, vicdana, ahlaka sadakatle şeffaf, açık bir şekilde yapan ve geçmişte yerel yönetimlerde görev alıp bugün bu salonu hınca hınç dolduracak kadar çok mazbatayı almamızı, milletin teveccühünü kazanmamızı sağlayan emeği geçen geçmiş dönem tüm belediye başkanlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.”
Çalıştayın 31 Mart yerel seçimlerinden 20 gün sonra düzenlendiğine işaret eden Özel, şöyle konuştu:
“Türkiye'nin dört bir yanından gelen kıymetli il başkanlarımla, belediye başkanlarımla birlikteyim. Yerel seçimlerin sonunda 14 tane büyükşehri, 21 il merkezini kazanarak toplam 35 ilde belediyeleri kazandık ve en yakın takipçimizden 11 fazla il belediyemiz var. 314 ilçede, 60 beldede 409 belediyeyi hep birlikte kazandık. 4 milyon seçmenin desteğiyle yüzde 38 oy oranına ulaşarak partimizi hep birlikte Türkiye'nin birinci partisi yaptık. Partimiz artık her bölgeden, toplumun her kesiminden, Türkiye'nin tüm demokratlarından oy alabilen bir siyasi partidir. Büyük bir başarı elde ettik. Bu başarıda elbette milim sapmadan bu partiye, değerlerine sahip çıkan aslan sosyal demokratların payı büyük. Ancak bu başarıda geçmişte birlikte olup da yöneticileriyle mutabakat sağlayamadığımız ama geçmişte emekleri bulunan CHPli belediyelerin ayrımsız, eşit, temiz, namuslu yönetimlerinden memnun olan; günün Saray’ın yüzünü güldürme değil, muhalefeti bir ve bir arada tutma günü olduğunun bilincinde olan; CHP gibi bir partinin altı oklarından birisi milliyetçilik olan bir partinin iyi niyetinden o partinin bu ülkeye, bu vatana, bu millete bağlılığından zerre şüphesi olmayan ve artık bizimle birlikte olan iyi insanların; yakasında değilse gönlünde, gözünde pırıl pırıl güneş olan iyi insanların, milliyetçi demokratların bu seçimde payı vardır. Bu seçime geçmiş dönemlerde birlikte olduklarının yalanlarından, uzandıkları haramdan, ortaya koyduklarından artık yaka silken ve dürüst yönetimlere imkan veren muhafazakar demokratların payı vardır. Bu ülkede bizimle birlikte yaşayan, dedeleri bizimle birlikte dedelerimizle Çanakkale'de koyun koyuna yatan, bu ülkeye kurucusuna bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne saygılı tüm Kürt demokratların emeği vardır. Ve kim ki milli takım ile birlikte gol atınca ayağa kalkar, kim ki filenin sultanları ağlarken ağlar, kim ki bu ülkeyi ülke yapan temel değerleri şurasında hisseder; işte o hissin adı Türkiye İttifakı’dır. Seçimleri Türkiye İttifakı kazanmıştır. Türkiye kazanmıştır. Türkiye İttifakı’nın belediye başkanlarına selam olsun.
"NÜFUSUN YÜZDE 65’İNE, BU SALONDA BULUNAN 408 CHP’Lİ BELEDİYE BAŞKANI HİZMET EDECEK”
Hep beraber, başımızın üzerindeki yüzde 25’lik cam tavanı bu anlayışla tuzla buz ettik. Artık nüfusun yüzde 65’ine, bu salonda bulunan 408 CHP’li belediye başkanı hizmet edecek. Onların hizmet ettikleri bölgede, Türkiye ekonomisinin yüzde 80’ini yönetilmektedir, dönmektedir. Biz bu yola çıkarken partimizin gençlerin ve kadınların partisi olacağı vurgusunu ısrarla ifade etmiştik. Bugün 35 seçilmiş kadın belediye başkanımız görevi başındadır. 2019’a göre tam üç buçuk kat, yüzde 350’lik bir artış asla yeterli değildir ama atılan bu kararlı adım çok önemlidir. 20 ilimizde kadın belediye başkanlarımız var. İzmir'de, Cumhuriyet tarihi boyunca 6 kadın belediye başkanı görev yapmışken şu an İzmir'imizde 8 kadın belediye başkanımız görevinin başındadır. Geçtiğimiz dönemlerde ‘Topuklu Efe’ lakabıyla bütün Türkiye'de örnek ve hepimizin çok değer verdiği Başkanımız artık tek değildir. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımıza, Tekirdağ’ımızın ve Eskişehir’imizin de belediye başkanları katılmış, seçimlerde ayrıca iki büyükşehrimizde daha gösterdiğimiz başkanlarımız, o şehirleri yönetmeyi bir sonraki döneme bırakmışlar ama büyük bir mücadele vermişlerdir. Nüfusu 300 binin üzerinde olan 8 metropol ilçeyi; Seyhan'ı, Merkezefendi'yi, Karşıyaka’yı Konak’ı, Karabağlar'ı, İzmit’i, Maltepe'yi ve Üsküdar'ı CHP’li kadın belediye başkanları yönetecektir. 40 yaş altında 58, 30 yaş altında 3 belediye başkanımız bu salondadır. Nüfusu 300 binin üzerinde olan 11 metropol ilçemizi; Anıtkabir'e, Çankaya Köşkü’ne, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ve CHP'nin genel merkezine ev sahipliği yapan Çankaya'dan başlayarak Sancaktepe’yi, Gaziosmanpaşa'yı, Kartal’ı, Kadıköy'ü, Avcılar'ı, Ataşehir'i, Bayraklı'yı, Bornova'yı, Buca'yı ve Tarsus'u 30’lu yaşlarında olan CHP'nin gençlik kollarından gelen ve ikinci yüzyılı yönetecek olan evlatları yönetecektir. Hepsini kucaklıyorum.
"BU BÜYÜK BAŞARIYI KİMSENİN GÖLGELEMESİNE İZİN VERMEYECEĞİMİZ BİR NOKTADAYIZ”
Bu listeleri elbette ölçme-değerlendirmeyle illerden, ilçelerden gelen raporlarla, illere gidip yazdıkları raporlarla bizleri çok doğru yönlendirdikleri sonradan anlaşılan milletvekillerimiz ve PM üyelerimizin emekleriyle ve tabii ki yaş ortalaması 43 olan bir PM ile yaş ortalaması 46 olan ve yarısı kadınlardan oluşan MYK ile kararlaştırdık. Yani yeni kuşak siyaset, tecrübeyle dinamizmin, olgunlukla gençliğin heyecanını ve hayatın ayrılmaz iki parçası olan kadın-erkek eşitliğini önemseyen bir anlayışın hayata geçmesi, bugün ‘CHP'nin seçim başarısını nereye mal etsek ya da hangi bahaneyle küçümsesek ya da hangi çarptırmayla işlevsizleştirsek’ diyenlere karşı işte hep birlikte yaşadığımız gerçek budur. Bir başarıyı partinin sadece genel başkanına, yöneticilerine, adaylarına, örgütüne, sadece konjonktüre, ekonomiye bağlamak bu sadecelerin her bir tanesine haksızlıktır. Kazandığımız başarı multifaktöriyel bir süreçte, bu faktörlerin her birisinin üzerine düşeni fazlasıyla yaptığı, kimsenin kimsenin emeğine haksızlık etmemesi gereken, mütevazilikten asla vazgeçmeyeceğimiz ancak bu büyük başarıyı da kimsenin gölgelemesine izin vermeyeceğimiz bir sürecin önemli bir noktasındayız.”
"GAZİ MUSTAFA KEMAL'DEN EMANET ÜÇ ANAHTARI ALDIK, KALENİN KAPISINA DAYANDIK”
Geçen günlerde Bilkent Üniversitesi'nde 700 kişilik bir salonda gençlerle buluştuğunu anlatan Özel, şöyle devam etti:
“Gençler, ‘Seçim başarısı, seçimin formülü, anahtarı neydi’ diye soruyorlardı. Onları şunu söyledim, 12 Eylül darbesi solun, sendikaların, siyasetin, demokrasinin üstünden geçtikten sonra CHP maalesef siyaset kalesinin başarı kapısını bir türlü açamıyordu. Tüm emeklere, tüm iyi niyetli çabalara, gayretlere rağmen açamıyordu. ‘Bu kapıyı nasıl açacağız’ diye gencecik bir ekiple ve çok tecrübeli bir birikimle beraber düşündük. ‘Bir kilit geçmişte açılmışsa mutlaka anahtarı bizde olmalı. Mutlaka bu partinin kurucularından, kurucu kadrolarından, kurucusundan mutlaka bu kilidin anahtarı bir yerdedir. Bu partinin tarihinde o kilit duruyordur’ dedik. Gazi Mustafa Kemal'den emanet üç anahtarı aldık, o kalenin kapısına dayandık. Birinci anahtarı soktuk, çevirdik, açıldı. Birinci anahtar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyeti kime emanet ettiğinde gizliydi. Cumhuriyet, partinin genel başkanlarına emanet değildi. Kendisi partiyi kurmuştu ama kendinden sonraki genel başkanlara emanet etmedi. Askerdi, Genelkurmay Başkanıydı, Başkomutandı, sonra cumhurbaşkanıydı ama askere emanet etmedi. Ne il başkanlarını bıraktı ne milletvekillerine, ne başkanlarına belediye emanet etti ne kamu görevlilerine... Gazi Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyeti gençlere emanet etmişti. Gençlik, gençleşme, daha çok genç aday diyerek ilk anahtarı soktuk, çevrildi.
"'KADINLARI, SEÇMENİN YARISI OLAN KADINLARA EMANET EDECEĞİZ’ DEDİK. İKİNCİ KİLİT DE AÇILDI”
İkinci anahtar, Avrupa'nın en ileri demokrasilerinden 40 yıl önce, kadına seçme-seçilme hakkı verilmiş. İlk kadın belediye başkanının seçildiği Kocaeli'de şimdi de bir kadın belediye başkanımız var. İlk seçilen kadın milletvekillerinin tedrisatıyla, uyumuyla bizzat ilgilenmiş. Sonra emanete ne kadar sahip çıkmışız? Bugün ne haldeyiz? Ona bir hep beraber bakmak lazım ama cumhuriyet, kadını eşit yurttaş, eşit temsil ve kadına olan güvenle yükselmişti. ‘Çok daha fazla kadın, kadınlarla birlikte olacağız. Kadınları, seçmenin yarısı olan kadınlara emanet edeceğiz’ dedik. İkinci kilit de açıldı. Üçüncü kilit: Gazi Mustafa Kemal, bu ülkenin bir gerçek beka sorunu yaşadığında, işgale uğradığında neden işgal edildiğini gayet iyi biliyordu. Fatih Sultan Mehmet çağ açıp çağ kaparken dünyanın en iyi mühendislerini getirip dünyanın en iyi toplarını döktürüyordu. Galata Kulesi'nden uçan Hezarfen Ahmet Çelebi, çağının en ilerisindeki vizyoner bilim insanlarından bir tanesiydi, maceraperest görünümlü bir muhteşem bilim insanıydı. Mimar Sinanları benimseyen ve bu ülkede bu topraklarda bilime, ilime sarıldığında yükselen Osmanlı'nın 200 yıl matbaadan korktuğunu, donanmayı kişisel bir kapristen 30 yıl Haliç'te çürüttüğünü biliyordu. Ve bu ülkenin doğru bir cumhuriyet olarak doğru istikametini, bir yön olarak değil batı; bilim orada olduğu için, orası fenne zamanında sarıldıkları için, dogmalara sırtını dönüp bilime yüzünü dönen cumhuriyetin başarılı olacağını biliyordu.
"DÜNYADAKİ EN İYİ YÖNETİLEN SİYASİ PARTİLER NASIL YÖNETİLİYORSA SÜRECİ ÖYLE YÖNETME KARARLILIĞINI BENİMSEDİK”
O yüzden aday belirleme yönteminden tutun, kampanyanın tasarımına adayların sahada izlenmesinden tutun, seçim gecesinin yönetimine kadar çağdaş dünyadaki en iyi yönetilen siyasi partiler nasıl yönetiliyorsa bu süreci öyle yönetme kararlılığını konuştuk, benimsedik ve uyguladık. 335 bin tekil anketle aday belirleme sürecine katkı sağladık. Adaylarımızı sahada 665 bin tekil anketle takip ettik. Seçime 10 gün kala risk ve fırsat illerindeki tüm adaylarımıza, ‘Hangi partiden oy alıyoruz, kendi seçmenimizde durum ne’ siyasi parti kırılımlarından tutun, kendini seçmenin tanımlayış şekline göre kırılımlarına kadar; en iyi 5 mahalle, en kötü 5 mahalle... Oradan genelde göremeyeceğimiz, yerelde okunduğunda anlamlı, mahalle kırılımlarına kadar bütün bilgiler üretildi, paylaşıldı. Genel Başkan’ın seçim programı dahil, fırsat ve risk illerine göre planlanıp haftalık revizyonlarla, ölçme-değerlendirmeyle yönlendirildi. Bir basit örnek, Kilis gibi hiç iddiamızın olamayacağı düşünülen bir ilde doğru bir adaylaşma süreci, örgütün sesini dinlemek, oradaki gençlerin sesini dinlemek, doğru bir genç adayı çıkarmak, ardından anketlerle takip ederken adaydaki canlanmayı, adayın Kilis'te gördüğü teveccühü ankette gördüğümüzde öğrenilmiş çaresizliği gördük orada. AK Partililer bıkmış. Dön dolaş aynı isimler milletvekili, belediye başkanı, MHP'liler bıkmış, 5 kişi arasında dönüyor. Bizim genç adayımıza oy veriyorlar. CHP’liler ‘nasılsa kazanamıyoruz’ çaresizliğiyle, iki turlu seçim mantığıyla AK Partiliyi istemeyenler MHP'ye, MHP'liyi istemeyenler AK Parti'ye veriyor. Ve seçimi bize kendi seçmenimiz kaybettiriyor, öğrenilmiş çaresizlikle.
"ŞARKININ SÖZLERİNE KADAR SİYASİ BİR AKLIN MÜDAHALESİ OLDU”
Programa Kilis ekledik. Kilis'e gittik. 45 dakika yağmur altında, Kilisli CHP'lilerle açık açık konuştuk. MHP'liler etraftan izliyordu. Ama elimizdeki anket, kime ne söylememiz gerektiğini söylüyordu. Bir sonraki ankette Kilis mesajı aldı, ‘bu iş oluyor’ dediler. Seçim akşamı ilk haber Kilis’ten geldi. Kilis Belediyesi'ni CHP kazandı. Kilis’i ben kazanmadım, 36 yaşında bir avukat mazbatayı aldı ama o da kazanmadı, örgüt de kazanmadı. Hepimiz birden bilime sarılarak bilimsel bir işin önemine saygı duyarak ve onun gereğini yaparak... O ne diyorsa aday onu yaptı. O ne diyorsa genel başkan bunu yaptı. Doğrusunu yaptık. Kilis ile başladık. Sonu çok iyi oldu. Risk ve fırsat illerinde çalıştık. Gidemediğimiz il başkanları üzüntülerini akşam Türkiye haritasını kıpkırmızıya boyadığımızda hafiflettiler. Bugün gidemediğimiz adaylar belki üzüldüler ama bir sonraki sefer sıra oraya geliyor. O yüzden üçüncü anahtar da bilimsel yöntemlerdi. Örneğin bir reklam şirketine ikna olup, onunla anlaşmayı yapıp kampanyayı onlara falan bırakmadık. Türkiye'deki 20 reklam şirketine çağrı yaptık. 8’i uluslararası ortaklarından dolayı siyasi iletişim yapmayacaklarını söylediler. 12’si ilgi gösterdi. Kendilerine bu siyasi heyet, bilimsel bir çalışmayla ‘Neredeyiz, ne hedefliyoruz, nasıl bir kampanya, riskler ve fırsatlar ne, nasıl bir iletişim istiyoruz’u anlattık. 8 tane konkur aldık. 4 tane finalistten, son 3’nünkinde ben de vardım. Şarkının sözlerine kadar siyasi bir aklın müdahalesi oldu. Reklamcılar siyaset bilmez, siyasetçiler iletişim bilmez. Ama siyasi iletişim reklamcılara da bırakılmayacak kadar, tek başına burnunu dikine gidilmeyecek kadar hassas bir iş. Dünyada nasıl yapılıyorsa öyle yaptık.
SÜRECEK...
Anka Haber Ajansı