Özgür Özel: “Bir Ülkede Darbe Oluyorsa Millet Egemenliği Güçsüz Demektir”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “15 Temmuz gibi bir gecenin bir daha yaşanmaması için herkesin üzerine düşen çok önemli sorumluluklar var. Bu binayı (Meclis) güçlendirmek lazım. Bu bina ne kadar güçlü olursa yani millet temsilcilerine ne kadar güvenir, temsilcileri kendilerine ne kadar güvenir, ne kadar bağımsız kararlar verebilirler, ne kadar milletin denetimi burada, bu binanın denetimi de yürütmenin üzerinde güçlü olursa her şey kolay. Bunu başarabilen ülkelerde darbenin d’si akla gelmiyor. Bir ülkede darb
(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “15 Temmuz gibi bir gecenin bir daha yaşanmaması için herkesin üzerine düşen çok önemli sorumluluklar var. Bu binayı (Meclis) güçlendirmek lazım. Bu bina ne kadar güçlü olursa yani millet temsilcilerine ne kadar güvenir, temsilcileri kendilerine ne kadar güvenir, ne kadar bağımsız kararlar verebilirler, ne kadar milletin denetimi burada, bu binanın denetimi de yürütmenin üzerinde güçlü olursa her şey kolay. Bunu başarabilen ülkelerde darbenin d’si akla gelmiyor. Bir ülkede darbe oluyorsa millet egemenliği güçsüz demektir çünkü güç bir yerde toplandı mı herkes onu ele geçirmeye çalışıyor. Oysa güç millette oldu mu, kimse milleti ele geçiremez” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün, TBMM’de, Habertürk TV’nin 15 Temmuz'a özel canlı yayınına katıldı, gazeteci Fevzi Çakır’ın sorularını yanıtladı. Özel, şunları söyledi:
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı’nın en iyi yetişmiş paşalarından birisi, Milli Mücadele kahramanı... Dönüyor herkes gözünün içine bakıyor, ‘Bu ülkeyi nasıl yöneteceksin’ diye. Krallıkla yönetebilir, başkanlık sistemiyle yönetebilir, padişahlığa devam edebilir. Ama daha Milli Mücadele'ye girişmeden topladığı ‘Meclis ne görev verirse, millet ne görev verirse onu yapacağız’ diyor ve hep Meclis’e vurgu yapıyor. O yüzden bütün darbelerin hedefi hep Meclis olmuştur. Fethullah Gülen cemaati ile CHP’nin çizgisinde tarihsel bir husumet var. 15 Temmuz’a giderken havada uçuşan birçok bilgi vardı. Şimdiden baktığınızda, o günlerde devletin elindeki istihbarat, gazetecilerin istihbaratı, buralarda konuşulanlar, ‘Bunlar bir darbeye kalkışabilir’ beklentisi vardı. Ama tanklarla insanların ezileceği, F-16’larla Meclis’in bombalanacağı kimsenin aklının ucundan geçmiyordu.
"Liyakat yerine sadakat ya da yaşam biçiminin benzemesine duyulan güven bizi bu noktalara getirdi”
Rakamlara baktığınızda tehlikenin aslında ne büyük ve hepimizin algılarının noktada eksik olduğunu da görmek lazım. 33 bin subay vardı, 11 bin 400 subay FETÖ’cülükten ordudan atıldı. Kurmaylara baktığımızda oran yüzde 84. birçok darbe, kendisine meşru bir gerekçe üretir. Bunlar, sistematik bir şekilde yıllardır buna hazırlanıyorlarmış. Bu süreçteki kusur şudur: ‘Bunların alnı secdeye geliyor, bunlardan kötülük gelmez’ algısı. Liyakat yerine sadakat ya da yaşam biçiminin benzemesine duyulan güven bizi bu noktalara getirdi. İktidar-muhalefet hep birlikte bir araya gelinebilse, ‘Böyle bir belayla karşı karşıyayız. Gelin, bunlarla birlikte mücadele edelim’ noktasında olunsa belki bu kadar kan dökülmeden, o büyük acı yaşanmadan atlatılabilirdi. O süreçlerin hepsinden hepimizin alması gereken der var ama şunu çok rahatlıkla söylemem lazım: Fethullah Gülen Cemaati’nin devlete sızması ve yerleşmesinde, geçmişte tüm bu görevleri yapmış olanların belli oranlarda sorumluluğu vardır ancak AKP, onlara öyle bir alan açtı ki devletin en kritik yerlerine yerleştiler.”
"O gece, ‘Bütün darbeler meclisleri kapatır, bizim bu Meclis’i açmamız lazım. Gidelim, orada mücadele edelim’ dedik”
Özel, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını şöyle anlattı:
“14’ünü 15’ine bağlayan gece -ben de nöbetçiydim- 02.30 gibi bu Meclis kapandı. Ardından milletvekilleri illerine dağıldılar. Buradaki odamda, çalışmaları akşamüstü 17.00-18.00 gibi bitirdim. Saat 21.40 gibi misafirhanenin önüne arabayı park etmek üzereyken adeta başımın bir karış üstünden bir uçak geçti. Gece 22.00 gibi köprü kapandı ve anlaşıldı ki bir darbe girişimi var. Ben o sırada milletvekili grubuna hemen mesaj yazdım, ‘Arkadaşlar partide toplanalım’ dedim. Partiye gittim. O gün Ankara’da toplam 16 kişiymişiz, 16 arkadaşımızla birlikte bir değerlendirme yaptık. Dedik ki ‘Bütün darbeler meclisleri kapatır, bizim bu Meclis’i açmamız lazım. Yoksa bunlar giderler, Meclis’i zapt ederler, bir daha girilmez. Gidelim, orada mücadele edelim.’ Bir dizi telefon görüşmesi oldu. Ben Meclis’i açan değil, açılmasını teklif eden kişiyim. Meclis’i açan o günün Meclis Başkanı'dır. İsmail Kahraman’ın çağrısıyla geldik ve ‘olağanüstünün olağanüstü’ diye kendisinin nitelendirdiği oturum gerçekleşti.
"Sözümüze değer veren herkesi darbeye direnmeye çağırdık”
O sırada sürekli Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu arıyorum. ‘Duydum, nasıl bir saçmalık’ gibi bir tanımlaması oldu. ‘Biz uygun görüyorsanız Meclis’e geçiyoruz’ dedim. ‘Çok iyi yaparsınız. Ben de buradan bulduğum ilk vasıtayla döneceğim’ dedi. O anda Meclis’e giderken şöyle bir ruh halindeydik hepimiz; "gidelim, demokrasiye sahip çıkalım, biz üstümüze düşeni yapalım. Darbeciler başarırsa zaten hepimiz gittik ama başaramadıkları durumda karşılarında iktidarıyla, muhalefetiyle öyle bir demokrasi görüntüsü görsün ki Türkiye ve dünya bir daha kimse buna yeltenemesin.’ Esas hareket noktamız buydu. Darbeler doğası gereği iktidara yapılır, darbenin muhatabı iktidardır ama herkes döner muhalefete bakar, ana muhalefetin de gözünün içine bakar. Sen, o darbeden bir medet umuyorum görüntüsü verirsen o gece Türkiye çok kötü bir noktaya savrulabilir. Çok net olmak gerekiyordu. Sözümüze değer veren herkesi darbeye direnmeye çağırdık.
"O gece iktidarıyla, muhalefetiyle bu ülke çok iyi bir sınav verdi”
O gece gerçekten iktidarıyla, muhalefetiyle bu ülke çok iyi bir sınav verdi. CHP, MHP, AKP buradaydı. Bugünkü DEM Parti yoktu ama dediler ki ‘Ankara’da sadece iki kişiyiz, sokaklarda öfkeli insanlar var, eli silahlı insanlar var. Biz gelmekten endişe ederiz ama tavrımız demokrasinin yanında, yazılacak bildiriye imza atacağız.’ Bazıları oturduğu yerden tiyatro diyor, ben onlara çok sert tepki gösterdim. Adam F-16 ile vuruyor, 0,1 derece yukarıdan atsa Genel Kurul’un üstünü vuracak. 16 tane, 4,5 tonluk avize var. Oraya vursa bütün milletvekilleri ölecekti. Biz, Genelkurmay kapısından içeri girerken kavşakta tanklar insanları eziyordu. O gece herkes üstüne düşeni yaptı ama devamında şöyle bir hata, tüm Türkiye siyaseti tarafından yapıldı; birincisi bu meseleyi siyaset üstü bir yerde tutmayı başarmadık.”
"Yenikapı ruhundan ziyade, TBMM’nin 1920 ruhunu yakalamak lazımdı, bu yapılmadı”
Özel, “Yenikapı ruhunu doğru buluyor muydunuz” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Yenikapı meselesini bir partinin egemenliğine girmek olarak istedi birileri. Hata oradaydı. Yenikapı ruhundan ziyade, TBMM’nin 1920 ruhunu yakalamak lazımdı, bu yapılmadı. OHAL yetkisini, gücü eline alanlar; bırakın darbecilerle mücadele etmeyi, bütün muhalefeti tasfiye etmeye çalıştılar. Biz muhalefet olarak bunları eleştirirken ‘Siz darbeyle mücadeleye karşı mı çıkıyorsunuz’ dediler. Buraya geldi mi, mutabakat bozulur. Türkiye'nin hayati konularda siyaseti alet etmemeyi, tek yumruk olmayı, tek yumruk kalmayı başarması lazım. 15 Temmuz gecesi tek yumruk olundu ama sonra tek yumruk kalınamadı. Doğru olan şudur: Hatanın büyük kısmı bu iktidara aittir ama tek yumruk olmayı başarmak önemliydi, tek yumruk kalamamakta hiçbirimiz masum değiliz.”
"Demokrasiyi askıya alıp OHAL yetkilerini yıllarca kullanmak, iktidar partisi eliyle demokrasimize çok büyük yaralar açtı”
Özel, 15 Temmuz sonrası başlatılan FETÖ soruşturmalarını ise şöyle değerlendirdi:
“15 Temmuz darbesini araçsallaştırıp 20 Temmuz’da OHAL ilanı yanlış ama üç ay sürse bir şey demeyeceğim. İçine anayasa değişikliği, referandum ve genel seçim sığdırıldı. Yıllarca OHAL sürdü. OHAL sürecinde mahkemelerin kararlarına itiraz edilemedi. İçine her şeyi attılar, çok kötü kullandılar o yetkiyi, istismar ettiler ve denetimsiz bir dönem geldi. İnsanların adalete olan güveni sarsıldı. Ben darbe girişimine karışmış, ona finansman sağlamış, onun için atamalar yapmış, bürokraside bunun için konuşlanmış, o çetenin içinde olanların devletten ayıklanmasını son derece doğru buluyorum. Bunun bir başka yolu yok zaten. Ama o sırada bir karar veriliyor, ‘masumum’ diye bağırıyor adam, OHAL var diye sesini duyan yok. Orada hepimiz şunu gördük: Demokrasiye karşı yapılan bu darbeden sonra, demokrasiyi biraz askıya alıp OHAL yetkilerini yıllarca kullanmak, iktidar partisi eliyle demokrasimize, kuvvetler ayrılığına çok büyük yaralar açtı. Bir de bir sürü FETÖ’cü o bulanıklıktan istifade tekrar kendine pozisyon ve konum buldu. Bu pozisyonumuzun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. İktidar-muhalefet kavgasından bu ülkedeki düzeni ortadan kaldırmaya çalışan birtakım unsurlar aradan sıvışmasın. O yüzden diyalog zemini her zaman önemli.”
"Cemaatler, tarikatlar yönetmek için ortaya çıkmış yapılar değildir. Bunlara mensubiyet devlet görevinde bir kriter olamaz”
Özel, “Sizce FETÖ tehdidi bütünüyle ortadan kalktı mı” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Uyuyan hücreleri vardır, yeni pozisyonlar bulmuş olanlar vardır. O zihniyet, fırsatını bulursa her türlü ihanete kalkışır, dikkatli olmak lazım. Ama esas tehlike, alınan ana mesajı unuttu bazıları. Önemli olan şu, cemaatler, tarikatlar yönetmek için ortaya çıkmış yapılar değildir. Bunlara mensubiyet devlet görevinde bir kriter olamaz. Ama bugün başka cemaatler, başka tarikatlar belli bakanlıklarda kümeleniyor. Devletin belli bir düzeni vardır. O düzen ırka, mezhebe, inanca kördür. Onun kriterleri liyakattır, iyi yetişmektir. Onun kriteri arka alanda başkalarına sadakat değil; devlete, millete sadakattır. Devleti ele geçirmek üzerine bir anlayışı yarıştırırsanız eninde sonunda 15 Temmuzlar yaşanır.”
"Suriye ziyareti konusunda henüz bir gün yok ama olumlu bir seyir var”
CHP iktidar olduğunda, kurumları ele geçirmeyi değil, bir daha ele geçirilemeyecek şekilde düzenlemeler yapmaya hazırlandıklarını kaydeden Özel, “Suriye’den randevu talebinize dönüş oldu mu” sorusu üzerine şunları söyledi:
“Bu kadar kritik bir gündemde, doğrudan resmi bir talepte bulunmadık. Arka kapı diplomasisiyle, sempatik kanaldan ne düşünüldüğüne baktık. Bize dönen yaklaşımın resmi bir talep olursa olumlu bakıldığı yönünde oldu. Resmi talebimizi yaptık birkaç gün önce. Teorik olarak henüz bir gün yok ama olumlu bir seyir var.”
"Ölüm korkusu yaşadık”
Özel, “15 Temmuz gecesi öldürülme korkunuz var mıydı” sorusu üzerine şöyle konuştu:
“Biz Aykut Erdoğdu ile birlikte geldik Genel Merkez’den. Helikopterlerle yolları tarıyorlardı. O sırada Aykut Erdoğdu cep telefonunu çıkardı, vasiyet videosu çekmeye başladı. Ben de bir yandan arabayı kullanıyorum, bir yandan nereye gittiğimizi, bu videoyu niye çektiğimizi ve başımıza bir şey gelirse kimi kime emanet ettiğimizi söyleyen, duygusal tarafı kuvvetli olan bir şeydi. Buraya bomba düşünce biz sığınağa indik. İki saat çıkamadık. İki saat sonra su bulmak için çıktığımda telefonum çekti. Benim sesim oraya ulaşınca kızımın çığlığını, evdekilerin ağlamasını unutamıyorum. Biz ölüm korkusu yaşadık. Onu atlatıyorsunuz ama yakınlarımızın yaşadığı korkunç bir şeydi.
"Bir ülkede darbe oluyorsa millet egemenliği güçsüz demektir”
Böyle bir gecenin bir daha yaşanmaması için herkesin üzerine düşen çok önemli sorumluluklar var. Bu binayı güçlendirmek lazım. Bu bina ne kadar güçlü olursa yani millet temsilcilerine ne kadar güvenir, temsilcileri kendilerine ne kadar güvenir, ne kadar bağımsız kararlar verebilirler, ne kadar milletin denetimi burada, bu binanın denetimi de yürütmenin üzerinde güçlü olursa her şey kolay. Bunu başarabilen ülkelerde darbenin d’si akla gelmiyor. Bir ülkede darbe oluyorsa millet egemenliği güçsüz demektir. Çünkü güç bir yerde toplandı mı herkes onu ele geçirmeye çalışıyor. Oysa güç millette oldu mu, kimse milleti ele geçiremez.”
"Türkiye Cumhuriyeti, ilk sözü de son sözü de milletin söylediği bir cumhuriyet olarak varlığını sürdürmelidir”
Şehitleri rahmetle anıp gazilere şükranlarını sunan CHP lideri Özel, “O gece bir bütün olarak Türk milleti gazidir, Meclis’i gazidir. Çünkü hep beraber demokrasinin arkasında durdular, demokrasiye sahip çıktılar. Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün kurduğu, kuvvetlerin birbirinden ayrı olduğu ve milletin egemenliğinin esas olduğu, ilk sözü de son sözü de milletin söylediği bir cumhuriyet olarak varlığını sürdürmelidir" ifadelerini kullandı.
Anka Haber Ajansı