Gökhan Günaydın'dan 'Ahmet Özer' Tepkisi: "olan Bitenin Yeni Süreçle Bağlantılı Olduğunun Farkındayız

Gökhan Günaydın'dan 'Ahmet Özer' Tepkisi: "olan Bitenin Yeni Süreçle Bağlantılı Olduğunun Farkındayız

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, ''ahmak davası''nda hakimin ''mevzuata ve ilke kararnamelerine aykırı olarak'' görev yerinin değiştirildiği iddiasıyla Birinci Daire üyeleri hakkında ''inceleme ve soruşturma'' yapılması istemiyle Hakimler ve Savcılar Kurulu'na başvurdu. Günaydın, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in gözaltına alınmasına ilişkin "Olan bitenin yeni süreçle bağlantılı olduğunun farkındayız. Abdullah Öcalan'ı Meclis'te konuşmaya davet edenlerin Öcalan'ın konuşmasında adı geçti diye bir

(ANKARA)- CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, "'ahmak davası''nda hakimin "'mevzuata ve ilke kararnamelerine aykırı olarak'" görev yerinin değiştirildiği iddiasıyla Birinci Daire üyeleri hakkında "'inceleme ve soruşturma'" yapılması istemiyle Hakimler ve Savcılar Kurulu'na başvurdu. Günaydın, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in gözaltına alınmasına ilişkin "Olan bitenin yeni süreçle bağlantılı olduğunun farkındayız. Abdullah Öcalan'ı Meclis'te konuşmaya davet edenlerin Öcalan'ın konuşmasında adı geçti diye bir belediye başkanına gözaltı yapmalarını dikkatle izliyoruz...Daha evvelden iletişimin tespiti, fiziki takip yaptınız mı? Yaptınız ve eğer herhangi bir şey bulduysanız 31 Mart 2024 tarihinde kendisinin belediye başkanı olabilmesi için gerekli izinler nasıl verildi? Bütün bunların sonuçları bize gösteriyor ki Ahmet Özer Esenyurt Belediyesi Başkanı olmasaydı CHP'nin başında bunlar gelmeyecekti" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, "'ahmak davası'" olarak bilinen davanın hakiminin "'mevzuata ve ilke kararnamelerine aykırı olarak'" görev yerinin değiştirildiği iddiasıyla ilgili Birinci Daire üyeleri hakkında "'inceleme ve soruşturma'" yapılması istemiyle Hakimler ve Savcılar Kurulu'na başvurdu. Başvurunun ardından açıklama yapan Günaydın, şöyle konuştu:

"Türkiye için yeni bir sabaha daha uyandık. Biliyorsunuz Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen bir ahmak davası var. Çok yakınlarda yaptığımız bir araştırma AKP ve MHP seçmeninin de yalnızca yüzde 30'unun bu davanın hukuki bir dava olduğuna inandığını geriye kalanların ise hukuki bir süreç olmadığına yönelik kanaat sahibi olduğunu gösteriyor. Zaten muhalefet partilerine oy veren yurttaşların tercihleri, inanışları, kanaatleri belli. Bu dava Süleyman Soylu'nun Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik olarak "bizi Avrupa'ya şikayet eden ahmaklara sesleniyorum" demesi üzerine Ekrem İmamoğlu'nun da üç dört gün sonra "asıl İstanbul seçimlerini iptal ettiren ahmaklara bakmak lazım" demesi suretiyle vücut buldu. Yani Süleyman Soylu, Ekrem İmamoğlu'na ahmak diyor, orada bir sorun yok. Ekrem İmamoğlu asıl İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi ahmaklıktır deyince İmamoğlu'na diyorlar ki; "Sen Süleyman Soylu'ya hakaret etmedin. Sen kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret ettin.'

"Bu iddia vahim bir iddiadır"

Bu çerçevede 2019 yılında bir dava açıldı. Bu nasıl bir elverişli davadır ki İstanbul'da 2019 seçimlerinin kaybedilmesinden sonra o hırsla açılmış olan bir dava 2024 yılında bu kez farklı işlevleriyle vücut buldurulmaya devam ediliyor. İlk derece mahkemesinde inanılmaz hukuksuzluklar meydana geldi. Biliyorsunuz davanın hakimi coğrafi teminat ilkesine rağmen eşi de hamileyken görev yapmak üzere İstanbul'a geldiği Samsun'da yeniden sürüldü. Ve bu hakim Samsun'a gittikten sonra basın mensuplarıyla şöyle bir konuşma yaptı, iddia budur; diyor ki hakim bana bu dosyada ceza verme için telkinde bulunuldu. Telkinde bulunan insanın adı, soyadı şudur. Eğer ceza verirsem, yükseltileceğim, ceza vermez isem de başıma olumsuz şeyler geleceği söylendi. Üstelik de eğer ceza verirsem dosyanın istinaf boyutunun da ayarlandığı istinafta da bu ayarlamanın şu kişi üzerinden yapıldığını söyledi. Hakimler Savcılar Kurulu'nun önünde bulunuyoruz. Bu iddia vahim bir iddiadır. Çünkü bu davanın yalnızca ilk derece mahkemesi boyutunu değil, aynı zamanda istinaf boyutunu da sakatlayan bir iddiadır. Zaten Hüseyin Zengin'in Samsun'a sürülmesinden sonra yerine gelen hakim dosyada biliyorsunuz birçok hukuksuzluğa imza atarak 2 yıl 7 ay hapis cezası ve siyasi yasak cezası verdi. Şimdi konuyu resen araştırması gereken Hakimler Savcılar Kurulu bunu yapmak yerine herhangi bir faaliyette bulunmadı.

"Türkiye adaletten ayrılmaz. Yargı araçsallaştırılmaz"

Geldik biz bundan bir yıl evvel yine burada bir dilekçe verdik HSK'ya ve dedik ki siz resen soruşturmuyorsunuz, işte bu bizim dilekçemiz. Gelin bunu soruşturun. Türk adaletinin üzerinden bu gölge kalksın dedik. İddia ya taraf olan gazetecileri dinleyin. Eski hakimi dinleyin. Konu edilen Yargıtay Başsavcısı'nı dinleyin. Konu edilen istinaf hakimini dinleyin. Buna rağmen yaklaşık 10 ay sonra Hakimler Savcılar Kurulu dosyayı incelemeye gerekli görmedi. İlerleyen süreçte ne oldu? Yalnızca mahkeme ilk derece mahkemesinden ceza aldıktan sonra duruşma, istinafa geçmekle kalmadı siyasetin konusu olmaya devam etti. Ve en son 15 gün önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nde AKP Grup Sözcüsü "O hakimi Samsun'a neden sürdüğümüzü ben size açıklayayım" diye cümle kurdu. Böylece hakimin Samsun'a sürüldüğü iktidar partisinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Grup Sözcüsü tarafından da teyit edilmiş oldu. Biz şimdi bir kez daha Hakimler Savcılar Kurulu'nun önündeyiz. Türkiye'de 22 bin hakim ve savcı var. Biz hakimlerimizin ve savcılarımızın yalnızca kanunlara ve vicdani kanaatlerine göre görev yaptığına inanmak istiyoruz. İktidarlar gelir geçer. Hakimler evrensel hukukun ve adaletin peşinde olmak zorundadırlar. Bu bağlamda biz HSK'dan herhangi bir şekilde taraf tutmasını değil, adil bir soruşturma yürütmesini iddiaları kamuoyunu tatmin edecek şekilde araştırmasını ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmasını istiyoruz. Bu yapılmadan yalnızca ilk derece mahkemesi değil istinaf süreci de hukuken sakat doğacak süreçlerdir. Ve Türkiye'yi yalnızca iç hukukta değil evrensel hukuk karşısında da mahcup edecek sonuçların çıkmasına neden olacaktır. Umuyoruz ve diliyoruz ki Ankara'da hakimler vardır. Kanunlara ve vicdanı kanaatlerine göre karar verirler. Ve Türkiye adaletten ayrılmaz. Yargı araçsallaştırılmaz.

"Öcalan'ı Meclis'te konuşmaya davet edenlerin belediye başkanını gözaltını yapmalarını dikkatle izliyoruz"

Günaydın, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in gözaltına alınmasını da şöyle değerlendirdi:

"Esenyurt Belediye Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Özer bu sabah hem belediyede hem de evinde yapılan arama sonrasında hem gözaltına alındı. Bir soruşturma işleminin sürdüğü anlaşılıyor. Halen Emniyet Müdürlüğü'nde. İstanbul İl Başkanımız ve milletvekili arkadaşlarımız emniyet müdürlüğünün önüne gittiler. Avukatları da kendisiyle görüşmek için gerekli izinleri şu anda sağlamaya çalışıyorlar. Bizim buradaki bilgimiz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terörle Soruşturma Bürosu’nun yaptığı açıklamadan ibarettir. Bu açıklamada deniliyor ki; Abdullah Öcalan tarafından örgüt üyeleri kendisini ziyarete giden, İmralı'da ziyarete giden örgüt üyelerine yaptığı konuşmalardan elde edilen bazı bilgiler dijital bilgilere geçmiş ve bunların içinde Ahmet Özer'in adı da geçiyormuş. Yani Ahmet Özer'in adı İmralı ile avukatlarının yaptığı bir görüşmede geçmiş. Siz İmralı'yla zaten doğrudan görüşüyorsunuz. Öyle değil mi? Yani bir süreç başlattınız ve İmralı, Kandil bunlar kendi aralarında görüşüyorlar. Başka ne varmış? 10 yıl boyunca terör örgütüyle irtibatlı olan ve adli işlem yapılan 694 kişiyle irtibatı saptanmış. Yani bu adli işlem ne demek? Bunların hakkında bir soruşturma mı yürütülmüş? Soruşturma bir kovuşturmaya dönmüş mü? Bunlar ceza almışlar mı? Hüküm giymişler mi? Bunlara ilişkin bir bilgi yok. Ve nihayet son bilgi de örgütün bir tepe yöneticisiyle 14 kere iletişimi saptanmış. Bunu neyle saptamışlar? İletişimin tespitiyle. Yani telefonlar dinlenmiş aynı zamanda fiziki takip yapılmış. Buradan çok açık söyleyelim; Türk Ceza Kanunu'nun hükümleri karşısında herkes elbette bu soruşturmalara kendini açık tutmak zorundadır. Bunun bir tek ön koşulu vardır. Hukuk araçsallaştırılmayacak. Soruşturma kovuşturma süreçleri yalnızca hukuki zeminde yürüyecek. Bunun takipçisiyiz. Olan bitenin yeni süreçle bağlantılı olduğunun farkındayız. CHP'yi başka bir yerde göstermeye çalışanların amaçlarını biliyoruz. Abdullah Öcalan'ı Meclis'te konuşmaya davet edenlerin Öcalan'ın konuşmasında adı geçti diye bir belediye başkanını gözaltını yapmalarını dikkatle izliyoruz. Elbette soruşturmayı izleyeceğiz. Emniyet ifadesinden sonra savcılık ifadesi ve sulh ceza hakimliği ifadesi görülecek. Bütün bunlardan sonra daha net bilgilerle sizlerin karşınızda olacağız.

"Ahmet Özer Esenyurt Belediyesi Başkanı olmasaydı CHP'nin başına bunlar gelmeyecekti"

Günaydın, bu operasyonun neden 31 Mart öncesi yapılmadığını da şöyle değerlendirdi:

"Ahmet Özer kamuoyunun önünde olan bir insan. Bir sosyoloji profesörü. Daha evvel üniversitede rektör yardımcılığı yaptı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GABB) Genel Sekreter Yardımcılığı yaptı. Dolayısıyla bilinen bir insan. Yazdıklarıyla, kitaplarıyla bilinen bir insan. Bunun hakkında ne zamandan beri iletişim tespiti yapıyorsunuz? Ahmet Özer terör örgütleriyle ilişkiliyse, bu ilişkisi 31 Mart 2024 tarihinden sonra mı başladı? Daha evvelden iletişimin tespiti, fiziki takip yaptınız mı? Yaptınız ve eğer herhangi bir şey bulduysanız 31 Mart 2024 tarihinde kendisinin belediye başkanı olabilmesi için gerekli izinler nasıl verildi? Bütün bunların sonuçları bize gösteriyor ki Ahmet Özer Esenyurt Belediyesi Başkanı olmasaydı CHP'nin başına bunlar gelmeyecekti. Ancak yine de biz hakimlerimize, savcılarımıza güveniyoruz. Süreci hep beraber izleyeceğiz."

Anka Haber Ajansı